Halepçe, Filistin, şimdi Felluce
Kızardı gökyüzü vuruldu gece
Döküldü dilden bir sözcük bir hece
Hak demek ne demek bilir misin sen
Sen kavganın bittiği yerde misin
Ey oğlum ağlama, ağlatma beni
Bilirsin, bu düzen değildir yeni
Topraktır nihâyet varacağın yer
Üç karış boyudur, bir karış eni
(istanbul-04.06.2005)
Bir Önder Varmış Çağların Ötesinde
Bir önder varmış çağların ötesinde
Bin çağa bedelmiş
İçinde sevdâ
içinde ümmet aşkı olan
Yakındır kurtuluşun, ağlama sil yaşını
Bir tutam demokrata satılan başörtüsü
Donatır yıldız ile, bacımın dik başını
Pis ellerce yırtılıp atılan başörtüsü
Kadrini bilenlerin, sevinci tasasıdır
Güneşe borçlu doğmak istedik
Borç vermek istemese de o
Karanlığa isyan
Kırdı sağın kanadını
Yol verdik Şeytana kalbimize paralel
Dilimizin gişeleri
Bir ölüm bin bedene, kimi dem cân oluyor
Memâtı arz edene, kabir seccân oluyor
Kalp boşalır us durur, ne sever akledersin
Damarda alâk kurur, diri bîcân oluyor
Hücre dolu, hücre boş
Orda güneş bile loş
Hücre gerçek, hücre yok
Karnın hem aç hem de tok
And içmiştik doğarken, gerçek aşkı bulmaya
Vefâ ile yalnızca Allâh'a kul olmaya
Cihad meydanlarında şehid olup ölmeye
Varılacak en yüce makâm sensin şahâdet
Yaşamak ölmek gibi, ağır ve ar geliyor
Gülme bana, gamzelerin bir derin çukur
Hasretliği nakış nakış gönlüme dokur
Bu ilmeği ancak şâir olanlar okur
(İstanbul - 03,07,09)
Yorgunluk dediğin nedir ki gardaş
Besmelesiz yola çıkan utansın
Bir dâvâ harbi bir Bedir ki gardaş
Bu yolda savaştan bıkan utansın
Mertliğin deseler alın açarsın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!