Hey hât yönüm sana doğru
Dönmem gelse binbir çağrı
Açtım, gel de vur şu bağrı
Kalpte imânî bir ağrı
Hey hât yönüm sana doğru
Belki söylediğni her yalan,
Örtmektedir diğerlerini...
Peki,
Nasıl Örteceksin dünyâyı! ? !
Suç sende değildi!
Unutup senin de,
Soğumasina bile râzıyken
Bitmesine şaşırdım
Tam da alışmıştım içimin sıcaklığına
Demden gelen
Bir dem kaybı kadar tatlı
Ama şekersiz
Bir damla akarsa yere gözyaşın
Devrilir bütün arş, harâb olurum
Ölürsen başına dikilen taşın
Kabrine örtülen türâb olurum
(istanbul-2005)
Surlardan yükselen bayrak misali
Dalgalan yüreğim,kafa tut göğe
Bollukta çırpınan seyrek misali
Bir metre arayla durur her öğe
Durmayın dereler,durma ey insan
Ey Muhammed, kimsesiz kaldık bu dağlarda
Kesildi avazı bülbüllerin bağlarda
Sevenlerin ardından yaş döküp ağlar da
Ey Muhammed, ya sen nerdesin
Ey Muhammed, gönüller hasretinle doldu
Vazgeçmiyor yüreğimin bir yanı
Yaş döktüğüm bu sevdânın izinden
Söyle kalbim buna nasıl dayanı
Bitkin düştü koşanların hızından
Söz bulunmaz söylemeğe derinden
Ya Rabbi...
Dermanım yakın bildiklerime uzak,
Sana yakınmış meğer...
Bilmezdim yolların bu derece taşlı,
Taşlarınsa bu kadar keskin olduğunu...
Meşakkat dedikleri bu olsa gerek...
Cânânım derdinden bülbüller ağlar
Bir kere yanıma gelemez misin
İstemem yerinde kalsın tüm dağlar
Kalpteki perdeyi delemez misin
Yıkılmaz sandığım binâ yıkıldı
Bir türlü aklımdan gitmez hayâlin
Kalbimi çıkarıp atamıyorum
Kahreder her gece, o küskün hâlin
Sensiz gecelerde yatamıyorum
Kavrulur bedenim, varmaz serine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!