Başarısız da olsa
Rahatlatıcıydı seni sevme girişimi;
Pisuvara konan sineği
Vurmayı başaramamak,
Ama sonuçta rahatlamak gibi.
Gözlerindeki hüzün yağmurdan mı geliyor?
Gün mü battı diline? Cümlelerin kanıyor...
Buz gibi veda sözün, ayazı üşütüyor
Gidişin sonbaharlı, ilkyaz erken bitiyor
Daha gitmeden soğuk bir mevsim yaşanıyor
Sağır bir Van kedim var,
Yalnız ona diyorum;
Seni çok sevdiğimi
Kuyruğunu sallıyor...
Beni duymadığına,
Nasıl seviniyorum...
Sokaklar çıkmaz oldu,
İnsanlarsa yabancı...
Büyüdüğüm bu şehir,
Haritada var mıydı?
Yaşadığım şu evde
Sanki bir misafirim
Buluttan tarlalara umutlarımı ektim,
Her gece sürgün verir, parlak yıldızlarla bir...
Ve her sabah içimde yeni bir çocuk doğar;
Çağlar açan buluşlar gibi parlak düşleri...
Yarından umutluyum, geçmişi çoktan gömdüm
Giden trenler değil, gelenler beklediğim...
Her şeyden vazgeçebilirim
Tanrı'nın ve toplumun yasakladığı...
Ama sen öyle seçkin bir günahsın ki,
Dilimin tövbe etmeye varmadığı...
Öyle güzel bir günah,
Canımın tatlı tatlı yandığı...
Herhangi bir şiirimde andım mı hiç adını?
Neden sen sanıyorsun, ''Sen'' dediğim her kadını?
Bir fincanın tek kulbundan kolayca tutarken,
Bir insanı nasıl düşürürsün elinden?
Üstelik tutacak daha çok yeri varken...
Attila Şanbay
Yanlış kurbağayı öpmekten dudakları siğille dolu birçok kadının.
Ve öpülmekten tek anladıkları sadece erekte olmak çoğu kurbağanın.
Attila Şanbay
Öncesiyle sonrası olmayan bir milattan geçiyorum
Ve bu çağda yaşanması gereken her şeyi,
Ben kendim seçiyorum.
Attila Şanbay
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!