Göğüs kafesindeki dünyanda,
Aklını fasıklığa tutsak etmişsin,
Bundandır;
Gönül gözünle göremediğin
ne güzel kabahatli ne de çirkin.
İkisi de senin şuyuun
Ey zaman,
Beni hangi sahipsiz hatıraya yazdın?
Hangi eksik hikâyenin ortasında bıraktın
Ki?
Renkleri hep birden sönmeye yüz tutmuş gündüzlerin,
Yıldızı gölgeli gecelerin.
Baharı arayan insan yağmurları başlasın,
Çiçekler sulh açıp, böcekler çanak tutsun düzene…
Tomurcuklu, damla damla yağsın toprağa,
Süslü böceğin kanatlarını yıkasın.
Hadi çıtalı uçurtmamızı kapıp,
uçurtma tepesine çıkalım…
Farzımuhal,
Daha sekiz yaşımıza yeni basmışız,
o uçarken biz yine gelecek hayalleri kuralım.
Hani şu prangasız olanlarından.
Zaman,
İdealarıma çarpıp rüzgarlar gibi savruluyor.
Buluta çakıyorum bir bakış, nehirler yağdırıyor eteklerime,
Sürükleniyorum sonra,
çekiyorum bakışlarımı üzerinden,
Yere bakıyorum ki, akıntısına kapılan yapraklar gibiyiz.
Dinlemiyorlar,
Söz değil, yankı bekliyorlar.
Dinlesinler;
Bir susuşta kopan fırtınayı.
Hadi sevdim diyelim aklı başında,
geldim ağır ağır çaldım kalbini
ya orda yoksam
Gelip viranende başvurup kalsam
Bugünlerde yüzlere sarı renkli hüzünler yansıdığını görüyorum.
Haksızda sayılmazlar hani,
Kurşun, kalemin ucunda,
Şiirler ağlamayıp da ne yapsın?
Etraftan hep çığlık sesleri geliyor
Rengarenk çığlıklar!
Savaşın!
Emziğinde boğulsun çocuklar
hatta mümkünse
Toprakta tek bir tane bile çiçek kalmasın
Her yanı mis gibi barut kokuları sarsın
Gökyüzü griye çalsın!
Gözümde tüterken eski bir düşüm
Bir mendil savurdum giden kervana
Geceye bürünmüş bir başka akşam
Çiğli yüreğimin şavkısı sönmüş
Bir tül gibi geçtin, ince zamanım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!