Hadi çıtalı uçurtmamızı kapıp,
uçurtma tepesine çıkalım…
Farzımuhal,
Daha sekiz yaşımıza yeni basmışız,
o uçarken biz yine gelecek hayalleri kuralım.
Hani şu prangasız olanlarından.
Zaman,
İdealarıma çarpıp rüzgarlar gibi savruluyor.
Buluta çakıyorum bir bakış, nehirler yağdırıyor eteklerime,
Sürükleniyorum sonra,
çekiyorum bakışlarımı üzerinden,
Yere bakıyorum ki, akıntısına kapılan yapraklar gibiyiz.
Dinlemiyorlar,
Söz değil, yankı bekliyorlar.
Dinlesinler;
Bir susuşta kopan fırtınayı.
Hadi sevdim diyelim aklı başında,
geldim ağır ağır çaldım kalbini
ya orda yoksam
Gelip viranende başvurup kalsam
Bugünlerde yüzlere sarı renkli hüzünler yansıdığını görüyorum.
Haksızda sayılmazlar hani,
Kurşun, kalemin ucunda,
Şiirler ağlamayıp da ne yapsın?
Etraftan hep çığlık sesleri geliyor
Rengarenk çığlıklar!
Savaşın!
Emziğinde boğulsun çocuklar
hatta mümkünse
Toprakta tek bir tane bile çiçek kalmasın
Her yanı mis gibi barut kokuları sarsın
Gökyüzü griye çalsın!
Gözümde tüterken eski bir düşüm
Bir mendil savurdum giden kervana
Geceye bürünmüş bir başka akşam
Çiğli yüreğimin şavkısı sönmüş
Bir tül gibi geçtin, ince zamanım
Santrifüje yerleştirsek o titrek göbeğini,
yine de ayrışmaz içinle dışın.
Sadece yağ değil,
yıllar hezimete uğramış, içinde ikiyüzlü, şişmiş bir yalan topu gibisin.
İnsanı sevmek, derinde özdür,
Kalplerden kalplere incidir sözdür
Acıyı sevinci paylaşan gözdür,
Birlikte atılan adımlar tözdür
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!