Boş verdim gelişigüzel yalnızlıkları
Rastgele yağmurlar iklimi yaşam
Pınar altları üstlerinden renkli
Sultanahmet avlusunda turistler seyir etti
Boş verdim gelişigüzel ayrılıkları
Bozuk paralarda saklı masallar gibi tüme varıyor hecelerim.
Kinli ve kirli duygularla sarmalıyorum kristallerini avizelerin.
Azılı ve kanlı bir sonbahar dökerken yapraklarımı,
Yine kımıltısız duruyor üçüncü şahıslar.
Sen
Iraksayan bir “zat” gibi düşüyorsun pervazlara..
Zina buruldu azında
Dakikalar gürgen ağacında tünüyor
Gece kıl çadır gibi örtüyor sevdaları
Sen almakta zorlanıyorsun nefesi,
Ben vermekte..
Haylazlıklarımı sürüklüyorum ardım sıra
Uzun uzadıya sonbahar kollarım
Dudaklarımda Nü kadın utangaçlığı
Dizelerim bitpazarı
Vedasız akşam üstleri
Sen başkasın
öyle veya böyle
başkasın sen
bazen bir hiç
bazen sonsuzluk
Yazmayan kalemler istiyorum
Kokmayan çiçekler
Ve yangın merdivenlerinde birikmiş öfkeler
Can pazarı yüreğimde
Yüreğimde kızılca kıyamet
Ve katledilmiş heceler
Yürüyorsun, papuçlarında sürükleyerek kaldırımları..
İkinci adımında düşüyor yüzünün gölgesine hüzün
Varlığının dev aynasında küçülüyorsun
Üçüncüde seyri deli bir aşkın kenarına koşarken buluyorsun kendini
Nefes nefesesin ve Menekşe kokuları içine çektiğin
Dördüncü Karadeniz’in muzip lazutlarına atıyor seni, gülümsüyorsun
Şehir akıyor penceremden
Dinlediğim şarkıda yağmurlu geçişler tutsaklığı
Gece terketmiş kenti
Işıkta düşlüyorum aitliklerini
Hayal evinin penceresinde iki saksı
Cumartesi…
Seni beklemek vardı
Tatlı telaşlarda
Varana dek sesinle avunmak
Önce sesler kaybolurmuş sonra görüler
Yoksun
Kubbe altına sığınmış ümitler..
İsli yıldızlar topladım gözlerinden
Sürgünde seyr-ü sefa
Kim gidebilir ki kendinden?
Ey gece...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!