Çok eski zamanlarda bir sarı öküz vardı
Her an boynuzlarında bir sinek vızıldardı
Önüne ne geldiyse hemen yeyip bitirmiş
Kıpkızıl haleleri hep göğsünde yanardı
Çocuğum...
Artık...
Görmek istemiyorum;
Güle düşen katreyi!
Çocuğum...
Gözlerinde hüzün çiçekleri,
Şebnem şebnem...
Acep var mıydı bir bildikleri? ..
Sen gidince buz kesildi sinem! ..
Kime ne desem ki ne söylesem,
Bilebilsem...
Güneşin bir başka doğuşu vardı burada;
Önce tatlı bir serinlik dokunur;
Gölgeli yamaçlarında…
Bazen boz tepelerinde,
Kızıl bir damlacık büyür gözlerinde…
Demir yolu hatları,
&
Dün geçti...
Geride kaldı;
Ah, zaman; yine öldü zaman!
Bir masumun şimdi ezildi eti,
O gün, bugün...
Davacı,
Aynı davacı!
Hep yangınlar...
Ağlıyor bir köşede çocuklar...
Yarınlar?
Bitmişti ne yazık ki
Her şey
Gidiyordum yine
Bilmecesine
Boşalmış başımın bir yeri sanki
Öylesine süzgün ölgün bir nesne
Seni özledim seni öylesine özledim
Beslediğim sevgimi aşikâre söyledim
Sessizce seni candan sevenleri dinledim
Sevgili peygamberim diye diye inledim
Çok yaklaştı uğultular ötesi çok karanlık
Üzüldüm...
‘Yok’ artık diyorsun!
Nedenini sormuyorum,
Kalbinden siliyorsun...
Öyle mi?
Şimdi öldüm... Öldüm!
Senin gözlerin benim özlediğim denizimdi
Kimsenin bilmediği cevherim yeşilimdi
Hayalin ışığıyla gölgelerim titredi
Bu akşam gönlümdeki denizlerim kükredi
Asarlarsa göğsüne okunamaz yaftanı
Okurken insanı irkilten,şiirin derinliği içerisinde kaybolunacakmış hissi uyandıracak kadar gizemli duyguların anlamlaştırdığı,dediğim gibi yine düşünce derinliği baş döndüren boyutlarda, esrarlı, muhteşem bir şiir okudum.Kaleminize yüreğinize sağlık değerli Üstat,gönülden kutluyor,selam ve saygılar ...
kutlarım üstad tebrikler.