Hey güzel İstanbul,
Hani, nerede o eski güzelliklerin?
“Taşı, toprağı altındır” diye,
Koşup gelenler, ne buldu?
Ne buldu, bir yığın gürültü, patırtıdan
Ve bir yığın betondan başka?
Hey güzel İstanbul,
Hani, nerede o eski güzelliklerin?
“Taşı, toprağı altındır” diye,
Koşup gelenler, ne buldu?
Ne buldu, bir yığın gürültü, patırtıdan
Ve bir yığın betondan başka?
Elde kalan bir nefes,
Ne his kaldı, ne heves...
Ne duygu, ne düşünce;
Ne tefekkür, ne gaye...
Yollarda kaldık yaya,
Yoksun bu gece pencerende
Ay ışığından haber aldım
Yıldızlar gelmeyecek dediler
Saçlarını savurmuyor rüzgâr
Nefesin gelmiyor karanfil kokulu
Dolmuyor odama kara gözlerinin ışıltısı
Hayalimde üç İstanbul;
Biri eski, biri yeni,
Biri de benden önceki...
İstanbul’dan tarih geçmiş,
Eskileri hep tüketmiş.
Unutmadım seni, hiç unutamam da asla
Yerini bir başkası, bir başkası... alsa da
Bende bir takıntıdır sana ait her duygu
Ne sarhoşluk, ne cinnet, ne de derin bir uyku...
Her şeyinle bendesin yüreğim sana esir
Gittin diye ben seni unuttum sanma sakın
Ardından baka kaldı gözlerim, ruhum, canım
Hasretinden saçlarım ağardı tel tel yazık
Olmadığın her günü bir yıl gibi yaşadım
Ne dertler çektim bilsen ne çileler doladım
Sen olmasan eksik kalırdı sevgi,
Eksik kalırdı güzellik,
Eksik kalırdı duygular,
Eksik kalırdı hayaller, rüyalar,
Eksik kalırdı çok şey…
İyi ki tanıdım seni,
güzel insan,
hassas olan insani duyguları kaleminde de aynı karakterindeki gibi bir naiflikle ele alan arif hocam her ne kadar 'din kültürü ve ahlak bilgisi' dersime girmiş olsada, bu gün birkaç satır yazabiliyorsam onun sayesinde.
hocam sizi çok özledim. bize o yıllarda verdiğiniz şiir ...
hocam bu yönünüzü bilmiyordum.şaşırdım.ve çok yönlülüğünüze hayran kaldım.