dilinde sınırsız öyküm paslanmış dikenli tel
sözünden seken fırtınalı düşlerde yıllanan meteor
korku tünelinin ucunda gözlerimi kamaştıran yel
çığır açan sevdalarında yıkanmak kiralıktı anda
adıma işlenen sevgimde yanmış umutlar gergefinde kor
mevsimim boz durağım toz yüreğim koz
düş önüme çocuk
anlat çocukluğumu
çaldın mutluluğumu
o zaman yırtık ayakkabılarım vardı
patlak topum
kapısı kırık arabam
yıllarımı es bana
gidenlere ağlıyorum
ismini yazardın bağrıma
saklandın mı şimdi arkama?
asi ruhun kızıl alevlerinde
günün bitimi
dudaklarda sefil heceler
hamallığını yapıyor ayakların
keskin bir kılıç iniyor
saatlerin beline
ben yolcuyum
dünyaya
annemin karnında
ağlayarak gözlerimi
açtığımda
başlarım molaya
sallanan kristaller söylüyor
vurdukça parçaları birbirine
titreşim deryasıyla ıslanıyor
kuru yerler bile
birgün Osaka'da
birgün Kabil'de
serinledi, yeri yerinden oynatan
yanardağ sustu sanki,
tütmez oldu kumlarda duman.
yanan ayakların altı
yanmaz oldu.
ele avuca sığmayan
umutlar vardır ışıklı
uçurtmadır kuyruklu
rüzgar bekler
gözü yaşlı...
çatık kaşlı...
sonbaharda yapraklar dökülür
soyunur doğa
yeni bir mevsimin görüntüsü
yansır yeryüzüne
insanın yüreği sızlar
yeşilin gidişiyle
kırma taşlar sivri uçlarıyla
kaşıyamıyor nasırlaşmış adımları
ağırlığından yılmış koca zamanın
kaynatır dururken hamurunu güneş
cıvıklaşıp parlar kendinden geçmiş
ağaç dallarını kendine doğru
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!