çocukların düşlerini
boyadın kırmızıya
oysa düşlerde
beyaz güvercindi
kuyruklu uçurtma...
üşüyorum...
hep ayaz alkışında geceler
sevinç rüzgarı dolanmıyor odaları
örtmüyor sırtımı bulutlar
rüyalarımı nasıl süsleyecek umutlar
bahsetmeyin bana suskunluğundan yağmurların
onlar benim anılarımdaki gözyaşlarım
killeri cıvıklaştıran damlalar
beni kundaklıyorlar...
unutuyorum acı anılarımı
kara bulutlar davetiye çıkarıyorlar
ezberlemişim yalnızlık türküsünü
ne dala konabilirim ne rüzgârın kanadına
boşlukta adım yazılmış boşuna
izimde ezgim
dinleyen benim
yalnızlık kısmetim
dertlerle döşenmiş kaldırımda yürürken
gönül pencerem kapanır kara perdelerle
canevimden güm güm diye duyulur sesler
adımlarım başlar geri geri gitmeye
dünya hızla döner renkleri karışan rulet gibi
gözyaşlarım da damlar şıpır şıpır önüme
isimlerini bilmiyorum kardeşten öteydi beş parmak
gösterirdi ayrılık vaktini elvedalarda
buğuları siler kaygılardan
yakalardı gönül hırsızlarını
renkleri sayardı sonbahar resimlerinde
mimozaya bağlardı yüreğini
dertler uzun vagondu istasyonda
makinisti bekliyordum garda
tren kalkmaya hazırdı
el sallayacaktım dumanına
koşarak yine bindim vagona
güvenin
başı bulutlu dağlar
insan ayağı
değmeyeceği için
soğukluğunuz
hissedilir ama
hazan vakti
kına yaktım ağaçların ellerine
bakıp bakıp ağlıyorlar
yere düşen davetiyelere
oysa düğünleri var bahara
ağlamaları niye...
güzellik ıslanmış bakışlarından
gözyaşları dökülür yapraklarından
hüzün yol alırken ayışığında
kaçış başlamıştır ayrılığa...
süt kokan dudaklar çatlamış
düşman olmuş rüzgar surlarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!