yalın aşkların müjdecisiyim
gönlümün kardeleninde
güneş buseleri
acı fırtınalarda
dağlar arası beşik
çiçeğim
karanlıklar
her gecenin başladığı
ağlatan
kuru bir ağaç ve üstünde korkuluk
uçsuz mağaranın derin sessizliğini
andıran
Analar üstünde bir toprak
Yetiştirmiş nice yiğitler ak pak
Kükremişler sesleriyle kıta kıta
Altlarında yağız atları dağ ova
Toz duman birbirine karışmış
Malazgirt ovasında
Bir varmış bir de yokmuş
Evvel zaman içinde
Kalbur saman içinde
Küçücük bir köy varmış
Bu köyde dev yaşarmış
aşkın merhalesinde mehtaba seslenirken
yılların acı türküleri tırmalıyordu bedenimi
maviliğin ufkunda tükenirken soluğum
adını unutamıyordum bahçenin köşesinde
usul usul mırıldanan dudaklarında ben
yürüyordum sessizce kırılan gönlüne
gece ve gündüz
günlerin sessizliğinde
yuvarlak bir masa
çağırıyorsun söyleşiye
yavrularının acısını duymadan
ellere kelepçe dillere pas
garibim ben
garip düşünür garip söylerim
kimse anlamaz halimden
sevgim de gariptir
anlaşılmaz bir ufka
gönderirler beni
bahar toplanıyor gün eteklerinde
çoban ıslığında kardelen ışıltısı
dingin başın terliyor soğuk teni
sevdanın ölü çırası tutuşmuş
öperken özlemle derin inlerde
duman arkasında kuyruklu uçurtma
geceler beni biriktirmiş
çekiliş kutusundayım
yırtık kanlı gömleğim
düşmüşüm ellerine
çizgisine basmışım
bahtımın kara kışındayım...
bakışlarımı değiştirdim
ne zaman çıksam bahar aylarında
gözlerinde seyahata
beni unutuyordun...
valizimde arda kalan son çığlıklar
fısıltı gazetesinin manşetini süslüyordu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!