masumluğu bırak aç gül yüzünü
seyreyleyim asude benliğini içeride
ses ver şu ahenge dönelim kendimize
dersin bir lokma yürekse sevdalaş
tenimin sıcaklığında kavrul da kendini aş
umut sıralarında benzimiz soluktur
istanbul bahardı tek başına
isli fırtınalarda okurdu mektubunu
başını eğmiş önüne her soluk alışında
ağrıyordu başı üşüyen sayfalarda
kıskançlığı düşüyordu susuz toprağa
düş sancıları vardı gecesinde
kemiksiz dualarım
kâbus nöbetlerinden
güne sarkıttı
sayrılıkların endamı
aklımı oynattı
güneş provadaydı
Göründü ufuktan güneş
Uyanırsa güzel çiğdem
Şöyle elimde bir kalem
Tadar güzelliği her zerrem
sulanır kalemimin ucu
tükeninceye kadar
'yaz' der bana
gece ağlamak
onun kaderidir
gündüz de gülmek
bir kara bulut ne sunabilir
çatar kaşlarını azarlar
döker gözyaşlarını ağlar
biz insanlar öyle anımsıyoruz
ya toprak
ağaçlar
Ufuklarında görünen her duman
Ciğerlerimize çekiliyordu
Kanayan bir yaraydı geçen zaman
İçinde balıklar kavruluyordu
Kulaklardaki korkunç uğultular
yıldızlar gökte arka arkaya sıralanırken
gece alır götürür gözleri uykuya
bir taraftan başlar sessizlik derinden
titreşir hisler benzer taş atılmış kuyuya
değildir geceler bilindiği gibi hep karanlık
o karanlıkta nice güzellikler saklıdır
yaşam kararlarımı karartma
aydınlığı senden almadım
kendini benden üstün sanma
sıradan sözcüklerine sığamam
büyüdüm artık
her çıkışına ağlayamam
her cana bir gıda gerekli
bunlar insan hayvan ve bitki
arıyordur insan bir ekmek
elinde buğday taneleriyle
bereket doğadansa
yoktur çile çekmek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!