Şimdi sevgiden girersek konuya tebdil
maharet sayarsın sen kendini..
Oysa
ben aşk'tan gınalı bir tövbekar olalı,
ağzıma sarmam tek bir cümleyi.
Sen
Bir yaprak olamadık şu dalına
Düşemedik yarenler göğünden
Bir kalbe varamadık be dünya.
Yerle bir ettiğin yüze bulaşan
Alçaklığın elinde; azaldık, ezildik!
Umurunda olmadı hiç kimse.
Ormana ateş düşmüş, düşürülmüş mü ne!
Bu alaycı adam gülün derdin de.
Ateş ne tanır! O kuru bu yaş!
Şu ateşin külün de gel ayır sen bunu
Cin olsan hesap tutmaz bu ayıba
Ateş düşer bahçene hesap döner gafil
Gözleri kamaştıran bir ışık var!
Çok parlak bir ışık var kapıda,
sanki güneşten daha parlak.
Gözlerimi ellerimle korumak istiyorum ama
küçücük bir böcek gibi kalıyor.
Bir kum tanesinin okyanusunu düşünün!
Milletin gak gukla işi dönüyor hocam
hak -hukuk, din- iman varılmaz yerdir.
Sen, gaspçıya hukuk diyorsun amma!
Bu sapkın ordusunun, yolu yol değil;
desende gelmezler, buyurduğun yola!
İçtiğim su helal mi diye bakmıyorum artık
Yediğim ekmek, Haram mı?
Bilir beni yaratan, bilirde!
Kadına kadın gibi bakıyorum, meşrepli
Ama şüpheside üstünde.
Adama bir kere bakmam yeterli, ikincisiz
Bir yol bulmadan kaybolduğum hikâyemin
Her gün aynı paragraf, aynı satırları arasında
Açılmıyor içimin kayıp şu meskun halleri
Zamanıdır diyordum ama bak; kim çıktı karşıma!
Hele bak; vezinsiz satırlarda mecaz yapıyorum
Kadifedir yüzün ey karanlık!
Dokunduğun yüreğim olsa
Demem ki hiç bir akşam uğrama!
Ve her sabah gün ağarırken gidişine
Sustuğum kadar yabancı olduğun gibi bana
Hep sen kaldın uzak.
Her akşam eve dönüşüm vardı evlat,
Gün boyu içimi acıtan halimi hiç bilmediğiniz.
Aralandığında kapı,
Yüzüm göründüğünde, ettiğim tebessüm;
Derin kesiklerini kapatmak içindi
Hayatın, keskin ağzına düşen canımın.
Ufukta incelmiş bulutlar kızıllığın içinde
Adalarıydı sanki ihtişamlı bir denizin
Gökyüzü martıların kanatları altında
Öyle ki Cennet’ten hâsıldı bir resim.
Karanlığa dönüyordu göğün o muhteşem yüzü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!