Sen! Azıcık kalemle bu kadar satır
Yazmasaydın, keşke beni.
Bu ufacık akılla düştüğüm kapında
Şu koca evrende tuhaf vede ayık
O kadar mahlûkun
Keşke, koysaydın beni de arasına.
Ah be artık, yaşamın kendine
Varın direncine dayanamıyorum.
Uzağı dolduran hayalleri bırak
Ben eşikten ötesine dargınım.
Hani en sükût zamanlarda bile
En sair yıkıntıların altından kalkar gibi
Dokun hadi
bir damlası değer gibi yağmur'un.
Üşütme beni, kara gibi bir amansıza
bir daha ve daha sokul her zerre
tenime ıslak ıslak gecenin bu saatleri.
Bırak! Alayım canıma vakitsiz, nedensiz
Dokunmalı yapraklara damlalar, gül okşanmalı seherde
Bir grayser gibi dudaklar, dudaklara sokulmalı ve zaman
Islak bir zemine düşerken, düşleri kaynayacak bellerde
Ağrımalı kasık, yanmalı, sen anlar da, ben sende sönerken.
Durmalı, bu çıplak kumların üstünde ki o maruf ışıklar
O cezbe keder akışı ruhunun, gelişi mihrandır bana
Getir be hancı topla her masadan
Ne dert olursa olsun koy yüreğe
Burda değilim ben efkârda kaldım.
Ne zıkkım olursa çıkart şişeden
Doldur şerefime, beni bulayım.
Yazıya mürekkep
kağıda kalem gibi...
Göze göz, kalbe kalp
can cana be mirim
can cana...
Aşk'a değecek!
Âşık bir adamın güneş vurmuş camına
Ne kadar uzaklardan düşüyor ışığım.
Hüznün koynunda titriyorum, çok soğuk!
Isınmıyor kalbim senin yokluğun da.
Mutluluk yalnızlık yolunda geçen
Ne istiyor sübut bulmadık içimin derininde
Hangi sıfat ile soyunup da muhakeme eder?
Sanki zatı şeriflerine paye olmuş bir şahande
Şu yargı makamının içinde bir çakal gezer.
Sanki sulha satılmış bütün davası ben
Fikrimin dişlerini sökeceğim
Dağıtacağım ağzını burnunu.
Parça parça edip kıracağım kalemi
Asacağım dilime kurduğum
Zuhuruna gelen her şeyi.
Ben, düşündüm ki;
Bu sefil hayatı kaderim
Saydığım duvara yaslanmış!
Olmam gereken yer,
Bir kalın ensenin
Saltanat sürdüğü sarayındaymış.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!