Kitap bir kız istemeyle başlar, kızın babası ana karaktere kızı vermez bu evliliğe karşı çıkar ve başkasıyla sözleştiğini kızı başkasına vereceğini söyler. Evden kızı almadan çıkan ana karakter ve ailesi sitemli sohbetler eşliğinde evlerine doğru giderler. Ana karakter harap olmuştur. Yemez içmez haldedir. Bu hadiselerin yaşandığı tarih tam bayram tatilidir. Ana karakter sokaklara düşmüştür. Bir anda kendini kötü ortamlarda ve kötü insanlarla birlikte bulmuştur. Tatil bittikten sonraki pazartesi ana karakter çalıştığı fabrikaya gider ve tekrar kötü bir haberle karşılaşır. Fabrikanın küçülme politikası yüzünden işten atılacağını öğrenir. Ana karakter bu haberle birlikte iyice harap olmuştur. Eli ayağı boşalmış, dımdızlak ortada kalmıştır. Eve gidecek yüzü bile kalmamıştır. Eve giderken insanları seyreder, bir grup gencin çok basit şeyleri dert ettiğine şahit olur. Artık asalak hayatı yaşayacaktır. Ev-Dışarı arası saçma ve olağan bir hayat yaşarken çocukken gittiği mahalle camisi Hazreti Hamza camisinde yatsı namazı kılmaya gider. Bu olaydan sonra sürekli camiye gitmeye başlar. Cemaatten çeşitli insanların dertleriyle ve nasihatleriyle karşılaşır, kendine çeki düzen vermeye başlar. İmanın dertleri nasıl eritip yok ettiğine şahit olur. Cemaat sayesinde yeni kavramlar bilgiler öğrenir devamında kitap babasının ölümüyle son bulur.
Hazreti Hamza cami’ de yaşananlar gün gün yazılacaktır. Şaşırtıcı ve ilim dolu hikayeler ile süslenecek her birinden ders çıkarılacaktır.
Ben seni o ağaçların arkasında gördüm
Güneş alnını yakıyordu, elini koydun
Yaz gelmişti, güzeldin günlerden o gün
Gözüm arıyordu, seni karşımda buldum
Seninle yürüdüğüm yerden geçtim bugün.
Adımlarım buruk, koşsam ağlayacaklardı.
Sol tarafıma baktığımda yoktu yüzün.
Korkudan yola atlayacaktım.
köy sobası altından
geçen nehirlerin emaneti
içinde ne olduğu bilinmeyen
bir şişe mi?
yoksa günümü gün eden
gözlerimi uğrunda parlatan
Küçücük çocukla prensipte anlaştık
Bir şey olursa ''terörist'' diye yazarsınız siyonistler
Kuş vardı. Yatsı vakti balkonun tam mermerine konardı, gidip sohbet ederdim yatsı ezanı eşliğinde.
...
Balkona çıktım yine bir gün, ezanın başlamasıyla kuş geldi. ''Selamun Aleyküm'' diye girdi söze. Selamını aldım, hoş geldin dedim. Kuş ''Nasılsın?'' diye sordu. İyi olmadığımı, Muhammed'in kızı başkasıyla görüp beni aradığını söyledim. Kuş ''Kötü olmuş, ama sen canını sıkma.'' deyip beni teselli etti. Oradan buradan süregeldi sohbet. Kuş ''Gazze!'' dedi. Şaşırdım, onu
demesiyle hüznüm ikiye katlandı. Kuş, çocuklardan bahsediyor, ben ağlıyorum. Kuş, kız çocuklardan bahsediyor ben iki kat ağlıyorum. Sonra Kuş bir vakit sustuktan sonra ''Allahaısmarladık.'' dedi ve uçtu gitti.
Kalbimindeki kuyruğun başını çeken kız
Arkana insanları takarak ne bekliyorsun böyle?
Layla, senin güzelliğin şiirlerden okunuyor.
Masumluğun ise başın eğik yürüyüşünden.
Hatırlıyorum da ilk tanışmamızı, utanıyorduk.
İkimizinde yanakları kızarıvermişti aniden.
Dilinde çift heceli ismim dolanıyordu.
Leyla, yürüyüp gitmen lazım ki.
Bende Mevla ile doldurayım kalbimi.
Alper Eğrikar
lübnanda bir bomba patladı,
ortaya çıktı çocukluğum.*
bebeğiz tabii o zamanlar.
kimisi cephede,
atılıyor füze ve havanlar.
ve ismi barıştır, birleşmiş hırsızlar!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!