Dünyayı almıştı iki omzunun üstüne,
O güzel kadın kederli şarkılar gibiydi,
Bir yanı hep ağlamaklı ve hüzünlüydü,
Bir yanına ben buseler kondururdum.
Gel ölüme gidelim birlikte desem,
Anlardı ki ölüm benim hep önümde yürür.
Böylesi iyiymiș diyerek yine,
Birkaç kahır sigarası yaktım,
İçme, öldürür bu dediler diye,
Tüm hayatımı geride bıraktım.
Çaresiz bir filiz gibi tırmanan,
Çok vaktini almayacağım,
Benim de kalmadı zaten,
Bir dakika dinle beni kardelen,
Sonra kurtaracağım seni benden,
Gideceğim.
Eskitmiș yıllar anılarımızı,
Hikayemiz olmuș silik bir yazı,
Kabuklar örtmüș yaralarımızı,
Senelerdir kanar durur içimde.
Șarkılar da artık yașlı bir sızı,
Gece olunca geliyorlar,
Sessizlik perileri,
Gönlümün penceresi kilit,
Camında bir buğu,
Gelip giden șu aklımda,
Yanıtsız bir soru,
Bir günah işlemiş yine bütün aşıklar,
Yanlış kalbin enkazını, saray görmüşler.
Sevmek adı altında yalanlar dinleyip,
Aşk diye sapa bir yola girmişler.
Gün yüzü görmemiş hayallerimi,
Boşa dökülmüş şu alın terimi,
Sendeki bütün varımı yoğumu,
Yakıp da gideceğim bir gün elbet.
Ne bakiyiz, ne bu dünyaya direk,
Yırtıp attım defteri,
Kalemi kırdım masada,
Unuttum bile her şeyi,
Gelse de gelmese de.
Bir soğuk vedasıymış,
"Hava sıcak olduğunda geceler daha sessiz oluyor."
İşte bunlar ölmeden önce söylediğim son sözlerdi. Sonra ensemde bir metalin soğukluğunu ve sırtımda kanın sıcaklığını hissettim. Metal boynumun diğer tarafından çıkıp başımı sepete düşürmeden önceyse bütün yazarlara saygı duydum.
Ölümü bu zamana kadar kaleme alan herkes, şaşırtıcı derecede isabetli şekilde tarif etmişti. Bir anda parmak uçlarından başlayarak tüm vücudun irkiliyor ve cildin yanmaya başlıyordu. Bu, soğuyan tenin ve havadaki sıcaklık arasındaki farkın arttığını gösteriyordu. Soğuyor, fakat yanıyordun.
Gelir geçer ömürden canan ile can,
Her selamın sonunda bir vedası var,
Gönüller ayrılığa alıştığı an,
En büyüğü bile bir hoşçakal kadar.
Paslanmışsa kalbinin çarkı sevmeye,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!