Ali Osman Yılmaz Şiirleri - Şair Ali Osm ...

Ali Osman Yılmaz

MANGAL KEYFİ 2 (DEVAM)

Babaannemden kurtulup sokağa kapağı attığımızda,mutlaka ya tatar Ramazan,ya çalgılı macuncular,yada damla sakızcı Pomak arif efendi sokakta olurdu.
Her birinin ayrı hüneri vardı.Pomak Arif efendi,damla sakızı satar,adımızı sorar ve adımıza maniler türetirdi.Her sakız verdiği çocuğa,‘sakın ha cam kenarlarında sakız çiğnemeyin,Allah korusun bir patlatırsanız tüm camlar kırılır,sonra babalarınızdan dayak yersiniz’derdi.Bizde sahiden inanır ve sakızı çiğnerken,cam kenarlarından uzakta dururduk. Hele sakızı söyle bir balon yapıp şişirdik mi,ucunu kıvırır en büyük sakızdan balon şişirmenin gururunu taşımak isterdik.
Ya çalgılı macuncular! mahallemizin komşu mahallesinin müdavimleri olan çingeneler, ellerinde gırnatalar,darbukalar ve birde yanık güzel sesli birisi olurdu,başlarlar müzikleriyle şarkılarına,tüm mahalle çocukları peşlerinde,duraklayacakları köşe başına kadar seğirtirdik. Bir köşede durdular mı tüm çocuklar evlere koşar,artık evde kim varsa,Anne,aba,anneanne, babaanne yalvar yakar para istemeler başlar,kimi çocuklar terslenerek evden üzgün ve perişan çıkarak tekrar toplanırlardı satıcının başına.İşte o zaman satıcıdan bir şeyler alan çocuklardan,evlerinden para alamamış çocukların ağızları bir karış açık,arkadaşlarının aldıkları macunlardan bir ısırımcık olsun vermesini isterlerdi.
Çalgılı macun nedir bilmeyenler için anlatmak gerek.Hani genç kadınlığa geçildiği günden başlayarak kadın cinsinin tüyleri için yaptığı yumuşak ağda var ya onun, renkli ve meyveli karışımlarından olan şekerleme türüdür.Kocaman bir baklava tepsisi,içinde üçgen gözlere ayrılmış ve renk renk ağızlarımızı sulatan şekerlemeler olurdu.Ama o şekerleme,bir küçük sopacığın yada çubuğun ucuna şöyle tornavida misali bir şeyle kabından kazınıp çubuğa dolandı mı,elimizde,sanki dünyanın en tatlı şekeri yalanıp dururduk.şimdi bu zamanı yaşayanlar,o zamanlarda böyle envai çeşit şekerleme ile tanışma olanağı bulmadıklarından böylesi sunulan şekerlemelerle avunurdu.Eh herkes kendi çocukluğunun olanaklarından yararlanmak zorundaydı.Şimdiki çocuklar bu açıdan ne kadar da şanslı.

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Mangal Keyfi 4
Büyük bir telaş içindeydi herkes.Neden olduğunu anlayamıyordum.Çocuk aklı işte nasıl anlasın.Babaannem bile ah şu hidayet efendi,ne olur tanrım alsın beni diye dua ediyordu.Neden Hidayet amca babaannemi alacaktı.Babaannem neden alsın beni diye dualar ediyordu o anda bilemezdim ki.Kocası öleli olmuş bir yirmi yıl,Kadın kocasızlıktan,yani erkeksizlikten bıkmış,koca istiyor.Bunu şimdi anlıyorum. Yan bahçede,ki büyük bir bahçeydi,içinde erik ağacından kiraz ağacına,dut ağacından ayva ağacına çeşit çeşit meyve ağaçları vardı.O evin biraz geçkince kızları vardı.Ondan olsa gerek,mahallenin kızları o evde toplanmıştı.Bizde kimine göre çocuk,kimine göre hamama alınmayacak durumdayız,o nedenle genç kızlar bizi çocuktan sayar,kandınlarsa annemize,hanım,hanım,kazık kadar adam olmuş bu,nasıl hamama getiriyorsun denen durumlardaydık.Genç kızlar kadınlığa adım atacakları bu günlerde,bizi düşünecek halde değillerdi.Hatta şaban aganın kızı müyesser,kendisine laf attığımızda,len sizi şalvarımda sallarım,siz gidin abinizi,babanızı getirin diye bize söylenmişti.O zaman şalvarda sallanmanın ne olduğunu bilemiyorduk. Komşunun oğlu hikmet bizimle dalga bile geçmişti.Hadi oğlum büyüyün,büyütün de öyle gelin, mahallenin kızlarına öyle laf atın demişti.Bizden 3 yaş büyük olduğu için öyle erkekçe yanımızdan ayrılmıştı ki,ogün benim bayağı zoruma gitmişti.Şimdi anlıyorum neden öyle konuştuğunu.
Gece olmuş,selver ablanın evine bütün mahallenin kızları dolmuş,ha bire dümbelek çalıyorlardı. Öyle maniler söylüyorlardı ki vallahi bizim çocuk halimizle yüzümüz kızarıyordu.Bu kızlarda bir araya geldiklerinde çok edepsiz oluyorlar.Bunun tanığı yada kefili babaannem di.Çünkü o hıdrellez gecesi babaannemde genç kızların arasındaydı.İnanamamış koşup bir hız anneme söylemiştim.Annemde hınzır çocuk diyerek,hem beni çimdiklemiş,hemde merakla yan komşunun bahçesinden babaannemi izlemeye koyulmuştu,.Bir keresinde babaannem,gene hıdrellez geliyor,kimbilir kızlar siz,bir araya gelince ne terbiyesiz maniler söyleyeceksiniz demişti de anlayamamıştım.Demekki kadın aleminde,kadınlar bir araya geldiklerinde böyle söyleşileri oluyordu.Hoş biz erkeklerde,kahvelerde bir araya geldiğimizde bayağı ve aşağılık konuşmaları yapmazmıyız. Şöyle bir düşünün,ne kadar bayağı dedikodu yapanlarımız var aramızda.
Kızlar,ellerinde çiçekler,yapraklarla sarmaladıkları çiçekleri,yazdıkları manilerle toprak bir fıçının içine koyuyorlardı.Neden böyle yaptıklarını inanın hala anlamış değilim.Demek ki o zaman böyle adetlerde varmış.Hep merak eder dururum.Acaba babaannem hidayet efendi için ne yazmıştır diye.
Bütün kızlar manilerle süsledikleri çiçekleri toprak fıçıya koyduktan sonra,duayen sayılan,o yüzden evinde toplanılan Selver abla gelir,toprak fıçının ağzını tüm kızları diz üstü çöktürüp,ellerini açtırarak,hiç bir zaman duyamadığım dualar ettirerir ve amin dedimi kızlar sevinçle ayağa fırlarlardı.Bu duadan sonra tüm dileklerinin kabul edileceğine inanarak başlarlardı sabaha kadar oynamaya.
Ama ne oynamak.Her biri eteklerini beline dolar,o gece için giydikleri özel çamaşırlarını göstere göstere kalçalarını sallar,gecenin ilerleyen saatlerinde sütyenler bile fora edelirdi.Ah o zaman bizi bir görmeliydiniz,gözlerimiz fal taşı gibi açılmış,hiç bir kalçayı görmemezlik etmeden,fora edilmiş sütyenlerin ardından görünen o muhteşem ve ellenmemiş memeler karşısında,ellerimiz bacaklarımız arasında,ter içinde inlerdik.Ses te çıkaramazsın.Ya yakalanırsan.Bizden önce Mustafa bir yakalanmış, kızlar Mustafayı bir dövmüş,inanın ellerinden zor almışlar.Bunu dinleyen biz zamane veletleri ses çıkarırmıyız. Ama kendimizi kontrol edebilirmiydik hiç.Ter içinde,ellerimiz bacaklarımız arasında,yeni ergenliğe adım atan bizler o anda inlemezmiyiz.İşte sessizliğin bozulduğu an.Kızlar hemen bizim bulunduğumuz duvara doğru koşmaya başlayınca,aman bre,kaçanın anası ağlamaz,Yakalanınsa vay haline diyerek ıslanmış pantolanlarla eve nasıl gireceğimizi düşünerek bir kenarda otururduk.

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Bahçenin kapısını...............................Darbukamın sesini
Açamıyorum yarim............................Gelsin annem dinlesin
Babama duyurmuşlar.........................Sevdiğime vermezse
Kaçamıyorum yarim..........................Evladım var demesin.

Kolumdaki saati.................................Camı var perdesi yok

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Masa üstünde pekmez......................Şu Bursaya giderken
Bu pekmez bize yetmez...................İki paket çay aldım
Yeşil yaylanın kızları.......................Utanmadın mı aret?
Kösteksiz gelin gitmez.....................Ben bıraktım sen aldın.

Yeşil yayla yolları...........................Kolumdaki saati

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Darbuka çala çala.............................Minarenin ucunda
Olacağım bir çengi............................Baykuşa bak baykuşa
Yarimin elbisesi................................Annem verse ben gitmem
Vallahi kahverengi............................Senin gibi berduşa.

Kamyon geliyor kamyon................. Mısır ektim azmasın

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Kara toprak,
Sana sarılayım,
Sarılayımda nasıl?
Sen Mİ değilsin ki!
Halbuki Mi bana,
Kendimi sana saklıyorum,

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Mudanya’da sahilde,
Çay bahçesinde oturuyordum;
Denize bakıp,balık tutanları,
Sahilde gezinen insanları,
Çayımı içerken göz ucuyla,
Öylesine izliyordum.

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Meleğim benim,
Sana ömrümü verdim,
A sevdiceğim,
Uğruna canımı verdim,

Bebeğim benim,

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Unutamadığım aşkını,
Taşıyamıyorum artık,
Çıkardım yüreğimden,
Tuttum duvara astım,
Hemde resminin yanına,
Duvarla sevişirsin artık.

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

Martıyla yarışırdı çocuk,
Yere düşeceğini bilmeden,
Kollarını açarak,
Koşardı tüm hızıyla,
Uçmak için göklere,
Ulaşmak isterdi,

Devamını Oku