söyleyin,
üşüşmesin üzerime gecenin kızıla bürülü yüzü
geç kalınmış bir devrimin
şafaksız yeliydik seninle Eylül de
zamansızlığın soğuk rüzgarı değildi yüzümüze değen,
sessizliği örtünen nefeslerimiz gülümsüyordu
Bir ince sızıdır sürgün deki sevmelerim
Ne kavuşabildim ne vazgeçebildim.
Yüzümde Ellerinin sıcaklığı
Körpe yüreğimde
özgürce kanıyor yaralarım.
dili lâl, bir sevdanın sürgünü olmuşum
çok sesli yanılmışlığımın ortasında
buruk bir yorgunluk
ağırlaştırılmış müebbet
susmalarım
can çekişiyor sol yanımda
Sorma kelimeler anlamsız
Orada ay yildiz efsaneleriyle
büyür çocuklar
ay tutulmasıyla yükselirken
Türkülerden,
marşlardan geliyoruz
Bedenimizle
söküyoruz yasak sözcükleri
dokunmayın tenimizin duvarına
Veda zamanı
yüreğimin içinde esiyor
ömrümün şafak rüzgarı
Mevsimsiz bir zemheriden beter
çığlık çığlığa gidiyor telaşsız bir ala şafakta...
Dinmeyen fırtınaların
Uğultusu çarpar sakaklarıma
Güz yaprakları gibi savruluyorum
Yaralı bir hüznün kıskacında
her gece saçlarının kıvrımlarından
Bıkmadan usanmadan
Sabahın gözlerinde
kahır Kentlerinde
menekşe kokan
Bir gelinciğin koynuna sakladım öpüslerimi
Kalbinin üzerine koyduğum yıldızlara
Bir kez daha boyun eğdim.
Dağınık gençliğimin
yeminlerini hatırlıyorum
yaşamın mavi ucunda.
Gecenin düşler üşüten bir vaktinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!