yapraklar
düşerken birer birer
saçların da dökülüverir
öpüyorum kıyıları
felsefe bahçesinde
seviştiğinden olsa gerek
trajik doğan aşkının
arkasında bir utançsın
zoraki sırıtışlarla
annesi doğumda ölen
sundu kendini
akşama doğru çekildi çekilenler
göktaşı değil sade bir lam/bâ
ışığında yalnız
yalnızlık içinde yalnız artık
başı dizlerinde
bir şarkı tutturmuşum
dön dön aynı nakarat
içinde aşk yok
ayrılık yok
kavuşmak yok
bu nasıl şarkı böyle
1
önce sokakları yaşamalı
sonra rüyayı
2
sarınca gökyüzünü hiçliğin bulutları
yanımda olmasan da
uzak bir nokta da olsan
varsın
aynamsın
baktıkça çoğaldığım
bir tarihlerde özenle saklıyordum içimde
kararlıydım da bozulmasın diye
güzel anılarla ısınıyordum
derin sulara bırakıp onları
seyrediyordum
şu şaşkın böceğin
ne işi var şimdi tabakta
henri michaux un plümleri
geldi aklıma
garson
astı yalnızlığını çamaşır ipine
varsın sallansın orada biraz
duvardaki resimler karşılık olsun
ölüme
kaç kez yaklaştı da olmadı
o nehirleri anlatırken
elini uzat
uzak değilim o denli
dokun hüznüme
ben buradaysam daha
sürgünlüğümdendir
siirlerinizi okumaya yeni basladim; ama gercekten cok mutevazisiniz :))) bunlar gercekten cok guzel siirler :))) sizin dediginiz gibi degil yani...
artik ben de takipciniz olacagim :)))
fanclub'a alin beni :)))