1.
Bir eseri yazan kişi açısından bile değil, sırf yazılan eser düzleminde ya da ortaya konulan bir eseri bile değil, sarf onu ortaya çıkaran kişi açısından düşünüp, icra edilene o gözle bakabiliyor muyuz? Arasında, deresinde kalana karşı çıkarken ne yaptığımızı düşünebiliyor muyuz? Çeşitli açılardan ‘bencil ipe sapa gelmezliklerimizden soluduğumuz her an’, dem vurabilip; onu sonsuza kadar sorgulayıp, bizi biz yapanın aslında bizi bize yakınlaştıran değerler ve bu değerlerin de bizim kendi kişiliğimizin bizim kendimiz oluşu gerçeğini olduşturduğunu kavrayabiliyor muyuz ya da ne oranda kavrıyoruz?
Bunun ne oranda gelişeceğini, bizim hareket noktamız belirler -hareket noktasının orta kısmını, hareket noktasının başlangıcının belirleyişi gibi, tam olarak. Fakat bu direktifte hareket ediyorsak, artık sormamız gereken tek bir şey kaldığını da biliyoruzdur, sanırım: Bunu ne oranda sunacağız, yani ne yoğunlukta yararlı şeyler ortaya çıkaracağız, kendin için olduğu kadar, herkes için de faydalı -ki aslında bu ikisi aynı ama bu da ayrı …
Evet, “bu geriye kalan tek şey” dediğim şey, sanıyorum gerçekten o kadar önemli ki, çoğul bütün olumsuz faktörleri kolaylıkla ekarte edebilir, etmelidir ve çoğunlukla görebiliriz ki, ediyor da.
Sürmekte olduğun yol nasıl bir yol? Bir tane patika mı? Çok mu cılız bir yol bu? Karanlık mı? Yoksa apaydınlık bir cılız yol mu? Cılız’ı nasıl değerlendirdiğimize bağlı? Dünyada yaşamak, bu dünyaya gelişimiz bir acz midir, cılızlık mıdır? yoksa kısır olmayan değerlerimiz, bizi her vakit gelişime sevk edecek olan; açık kapıları bize meyilli, ışıklı bir açık alan ufuk mudur?
Ve, hep doğuyor.
ağlamasından sonra
kahkahalarla gülmeye başlıyor
Ve hep baki...
Kıkır kıkır, güzelce...
Konular hk. bir metin:
Ebul-iz smail bin ar-Razzaz el-Cezeri lived in the 13.cc and dedicated...” yazısıyla girdiğim bir metin.
Başlığı şuydu iç sayfaya girdiğimde: Slashdot Robots Of The Victorian Era
Posted by timothy on Mon Dec 22, '03 09:31 PM
Yerebakan şıracı,
Halka şurup dağıtan tatlıcı.
Sancaklar, gökyüzü yükselen;
Yerebatan sarnıcı.
Yaşadığını bilen yaşamayı seçer.
-
i. boyut1 protest müslüm
Mavi kar yağıyor doğal pembe çimlere Ve Stuart yine sahnede. Kah Man. City Kah Hotspur; inceden bir düzen, yumuşak, pamuk oyun stili uymuş hakemine de.
Azımsadığımız bizden değil,
Yediğimizden çok.
İnsanlar dolaşır mecliste,
Garipsemeyin.
These flowers in flowerpots on the balcony
seems like bud of spring trees
and the links of these things are souls of joy
to the leaves, hidden leaves are in a split or in a cavity, ot sthg like that
where spirit of tasty fruits freely lives.
A thing that we already know, a prescription.
İnsanlara prim vermezsin demek! !
ama hayata döndüğümü sanma.
ancak içindeyim de yaşamın! !
Kadere gülmek, aşındırmak değil:
gülmek ve
Saklıyken anahtarı gizli kirişlerin;
Kirişi kırmaların ya da fanusun …
Bazen öyle rahatlar ki insan,
Sınırsız büyük bir cam ormanın
Kesafetinde raksetmek gibi ulvi.
Boşver, balistik anlamaz dışavurumunu bir katilin,
Senin; sırt dönülse de tek anlayanın
Sesini duyuyorum şıpırdatılışının bir sakızın..
Ağzında, bir sağa, bir sola; ve son, çeneden alaşağı
…




-
Nilgün Budak
-
Aynur Özbek
Tüm Yorumlaryeni tanımaya başladığım bi kimlik.. şiir başlıklarını ilginç buluyorum. konular da öyle.. edebi yorum yapmak istemiycem bi şair gibi geldi şimdilik bana. çünki edebi olmak amacıyla yazmıyor sanki.. derdi içini dökmek, derdi bilgileri ve ideallerini paylaşmak gibi geldi.. eh.. şimdilik bu kadar.. se ...
KARMAŞANIN ŞAİRİNE;
Yaşam pek çok farklı gibi görünen alanıyla bile birbiriyle ilintilidir. Senin pek çok farklı ürününde (şiir ve deneme yazılarında) bu bakışı kavrayabilen bir yerden ele aldığın, konuları böylesi bir mercekten bakarak gözden geçirdiğin, olguları birbirine katıp sonra yenid ...