kalabalık
yelkovan kuşu sürüleri
üşüştü Güney Kutbu'nda
denize...
her yer doldu
ve ortalarında,
Cik kuş, öt hoş
Sabahlarımız şenlensin
Gecelerimiz demlensin
Bundan, alabildiğine öt:
“Cik', 'cik', 'ciik! '
Yok nedense azraille asla barışmak;
ne var ki, nefse de pek pay biçmeyecek.
Akılla ve vicdanla verilir
duygu süzgeçinden geçilecek kararlar.
Kaktüs geçidinde fırıldakça;
'nefis' yerine nefs ve ama
İçindeki gerçek kötülüğü, kötü yanını şiddetin, nemasız mayasını nemalanmışlığın atgözlüğünün çıkarıp almak insanoğlunun! adrenalini bırakırken geriye
Dedi ki Mefisto, “ben yükseleceğim”. Olmaz meraksız ama her şey değildir de bu. Asarlar bir ağaca, öylece kalakalırsınTedariksiz gidersen, ya zaten ki amaç da bu değildir: Esas gaye kuşanmak değildir, ‘güç’, ‘kuvvet’ anlamınca; Asıl amaç, senin bunları içten hissedip yapmandır. Gerisi zaten hep güzel gelecektir. Bazen kafaya düşenleri yarmak; Yarıp bir tarafa tasnif edip, hepsini geri dönüşümsüz Bir çöplük barakasına fırlatıp atmak-o barakada kimin, kimlerin varolduğunu umursamaksızın; ki belli bir şeydir aslında bu, birer haindir onlar. Cehennemdir orası, fırattığın yer attığın çöplükleri. İşte bunu hep yaparsın; Yapmazsan, güzel dünya kalmayacakBilmektesin, aslından sorulur her şey bilirsin. Düşüncelerin iğrenç olanlarınadır ebedi kinimiz, İster istemez diyelim, Bu öyle bir şeydir kiAdına nefret bile diyemeyeceğiniz. Ve asla vazgeçmeyeceğiz bundan, Herkes huzur bulana dek kardeşçeDünyada kendi aslından.
Mefisto'ya bir bakış açısında, egodan üşüşenleri yarmak. İp değil, olamaz! tellerle indiriliyor tahta kukla bebekler, Kurum tortulu şöminesinden bacanın; İndirilen bebekler sorumlu değil kötülüklerden. Kapılar açılıyor, kapılar kapanıyor, Şeytancıklar çıkıyor dışarı, koşuyor ani gene içeri; Sürekli, sürekli…Bir kıyı dönercisinde büfede, nazır plastik portatif masaya, Tahta o işte masaya oyuklar açıp sular çıkartanEller matkaba sonuna dek asılmamış. Neyin ne olduğunu bilmiyor bile. Peki ruhunu şeytana nasıl kaptırmış.
Yerebakan şıracı,
Halka şurup dağıtan tatlıcı.
Sancaklar, gökyüzü yükselen;
Yerebatan sarnıcı.
a.
Yıldızları anlamak, çatıya darağacına da çıktığında;
masalın bebecik sorumlusu, insan olmanın ötesi.
Arkadaşı nitelediğini millet, bağrıcağzı kaynatmakta;
biz aşkımızı devre dönem onunla yüceltmekte.
Bir tutam süpürdüğün saç mıdır, kelleden
Aşk;
Yeniden biten,
Dönen her mevsimle?
…
Beş parmak dağları gibi;
Sadece bir varış bu,
Sadece..
Öyle bir an ki,
Eller koyup
Doğrulan tercümesi suskun kekemenin,
Parmaklarla dağlar gibi de özgür
Uzun süre uçtu,
Artık yorulmuştu,
Bir ışık gördü uzakta
İndi o vahaya:
Gördüğü
Serap değildi:




-
Nilgün Budak
-
Aynur Özbek
Tüm Yorumlaryeni tanımaya başladığım bi kimlik.. şiir başlıklarını ilginç buluyorum. konular da öyle.. edebi yorum yapmak istemiycem bi şair gibi geldi şimdilik bana. çünki edebi olmak amacıyla yazmıyor sanki.. derdi içini dökmek, derdi bilgileri ve ideallerini paylaşmak gibi geldi.. eh.. şimdilik bu kadar.. se ...
KARMAŞANIN ŞAİRİNE;
Yaşam pek çok farklı gibi görünen alanıyla bile birbiriyle ilintilidir. Senin pek çok farklı ürününde (şiir ve deneme yazılarında) bu bakışı kavrayabilen bir yerden ele aldığın, konuları böylesi bir mercekten bakarak gözden geçirdiğin, olguları birbirine katıp sonra yenid ...