“Your majesty …
Thank you for your ladyship.”
“I very well indeed, thank you sir.”:
1.Park
Mutfakta tabak çanaklarla oynuyordu gene o gece. Rüzgarın uğultusu tüm gücüyle camlara vuruyor; çıkan bu sesler, sanki oracıkta duran şehrin büyük caddesinin gürültüsünü bile bastırıyordu. İçerideki kalabalık ahaliden, masalardan devamlı bağırtılar geliyor; ulaşan bu aceleci yakarmalar kasadaki patronu tedirgin ediyor, haliyle aşçı kız daha da çabalar bir pozisyona sevkolmaya azmediyordu. Bu işlek caddenin üzerine kurulan lokanta; mutfağı, arka tarafta, araba parkına açılan mevkide saklıyordu. Paydosa yakın gece saatlerinde bazen çöpleri de çıkarıp döküyordu aşçı kız. 32 yaşındaydı ve yalnız başına bir evde yaşıyordu. Hayattan ne bekliyor, pek bilmiyordu ama bazen ay sonlarında, bazense ay başlarında, eline geçen parasıyla geçinip gidiyor, hafta sonlarıysa eski birkaç arkadaşıyla buluşuyordu.
Dışarıdan mırıltı gibi ama daha güçlüce sesler gelince bunun ne olabileceği üstüne düşündü. Saat akşam 7’ye yaklaşıyordu, bir kış ayazında. Azcık şurdan sıyrılsa, işini o ara yapacak elemanlar vardı, patronla da arası fena sayılmazdı. Seğirterek arka park tarafa geçti. Bir gölge gördü uzaktan, biraz daha yaklaşarak küçük bir çocuğun yerde sürüklenir gibi hareketler yaptığına şahit oldu. Şaşırarak, çocuğun üzerine eğildi ve sordu:
-Ne yapıyorsun sen burada, küçük?
çocuk cevapladı ama parktaki iki sokak lambasından aşağıya inen, yavaşça ortamı süzülerek dolduran ışın okları çocuğun nasiplenişine işaret etti; pancar gibiydi yüzü:
Bir düş gördüm
Sonra bu parladı.
Derler ki, bir anlıktır, ama devamlı gelişti bu.
Ve sürekli, şiddetlendi.
Kan ter içinde uyanıyordum gecede,
Uyandığım sabahlarda
Eski bir binanın yukarı bir penceresinde halkı selamlayan din adamları vardı. Çok coşkuluydu herkes.
Ama o duvarların ardında bir şey, onu ne sezebildi herkes, ne de papalar.
Sonra düşten uyanarak üşümüş olduğunu fark etti bu kış mevsiminde, arabasında.
Marşa basmak istedi, ısıtabilmek için içeriyi. Gözü dışarıda, yukarıdaki göğe takıldı.
Bazı yıldızlar çok donuktu, bazılarıysa fazlasıyla parlak.
Neden evrende başka yaşam olmasındı ki.
c.
(Sessizlik-ince ayarları)
.......
İnce ayarı karanlığının sessizliğin: Aydınlığısın yıldızların, içinde gecenin:
d (Ayrımların ince sırtı'nda)
,, Ye, ye, ye;
,, not ‘310 +’:
,, Plus and an infinite …
Anlaşılmak
ya da anlaşılmaya çalışmak
halleri birinin ya da 'kilometre taşlarında tanıdıkların' tarafından
öyle bir şey ki,
ne yaparsan yap
daha fazlasını vereceksin.
Anlamsızlıklar sorguları
Bağırsaktaki tenya bağırsak da bağırmasak da...
eksisozluk.com
-
yüz yılı tamamlarken ikinci kere yatağa düşmek.
ne garip;
Kükremek
bir fasıl.
eski topraklar başkadır.
uykusunda bekliyor
Sokağın taşını kırıp alıyor
Ve sonra yere çalıp onu parçalıyor,
Çünkü gözü dönmüş;
Ağızdan kan damlatan vampir dişler –
Kızlı oğlanlı-
Ağaçta sallanan titreyen uyarıcıyı bile göremiyor.
yeni tanımaya başladığım bi kimlik.. şiir başlıklarını ilginç buluyorum. konular da öyle.. edebi yorum yapmak istemiycem bi şair gibi geldi şimdilik bana. çünki edebi olmak amacıyla yazmıyor sanki.. derdi içini dökmek, derdi bilgileri ve ideallerini paylaşmak gibi geldi.. eh.. şimdilik bu kadar.. se ...
KARMAŞANIN ŞAİRİNE;
Yaşam pek çok farklı gibi görünen alanıyla bile birbiriyle ilintilidir. Senin pek çok farklı ürününde (şiir ve deneme yazılarında) bu bakışı kavrayabilen bir yerden ele aldığın, konuları böylesi bir mercekten bakarak gözden geçirdiğin, olguları birbirine katıp sonra yenid ...