It’s empty: look at one of the wagons
Others, North and Northwestsiders
Are going to the Meditterenean
And the Middleeast, for voyage …
These wagons are fulfilled!
But this empty one, it
Sevmek güzel bir şey olsa
özgün olabilirdi kararlılık.
Ama çok, çok daha muhteşemdir
yüreğin atarken sevgi
ki 'bedel' denen anlatır neyi?
The man who ate his sunset meal
went out to see the last teardrops of The Sun.
This extravaganza is something
like mass gravity and pressure of energy;
they had made an agreement
like the sundial daydream deal of the fate dealers:
Nasılsa o gün tüm simitleri satan Ahmet,
Huzurlu ama gene buruk, evine döndü.
Dönerken bakkal Mehmet’e uğradı,
Yukarıya bir yerlere astığı televizyonda Ehraim Gatlıses vardı:
“Haberlere de girdi en sonunda bu adam” dedi:
Ojar Ehram, meclisteydi, yeminde değil ama.
Elleri terli bu yavru kuşun,
sinirden-yekpare;
sinirlendiğinde ali top atar pare pare.
Heyecan içinde koşuşturan, yare ne der ileride,
'Günümü gün ettim.' mi der -
biyolojik kitaptaki o durmakta olan böceğin bacağını atışı gibi.
Cennet ol'uyor şen sabahların yükseldiği bahçelerde Orman tomruğunun; --1
gene de bak sevgilim, geçiştiriyoruz, varetmek için cenneti ormana.
Öyle güzelsin ki, Ustinov'un eşiğinde olduğu o Cennet Geçidi'sin, donun;
buz geçecek, kar gelecek, hava hafifleyince biz gideceğiz adamıza.
Bir sıkımlık gibi altetmek soğuğu, bu sefer hiç geçiştirmeyeceğiz;
temelli bir insaf kan gelir, kumru mırıltıların koynu -başlanır, bir sefer
Mırıl mırıl fısıldayışlarıdır hassas ten, zamandan ulaşan yazıtın metruk kinayesine.
derinen tizlik-meltemler halinde püfrülen gül tarlası nidaları, bir olup, fısır fısır, martı martı
ve alır önüne sunulan cici balıkları menhir-ceylan, doğa güzeldir, akkuzu meler de,
fırsat verildiğinde hiç kekeme değildir -fecre açılmış gözleriyle puhu, kargı. (1)
Fısıltı gazeteleri dolaşmaktadır çiçek dillerinde tarlanın, cevabendir kah sevdicekte kah burada,
gri bulutlardan daha sade gök pamuklarına ki tüm farkettikleri-sustukları'ndan gri'nin üsttedir yergi;
Nefes borusundan bronşlara
Ve akciğerlerden, değin ta bekleyişlerin
Kara anakarası,Karaciğerine.
En gereksiz, broşlar, kolyeler vesaire...
Belki, sadece, bir bilim konferansında,
Büyükbaş insancılların..
Umut dediğin ‘belirsiz göze’ ikilik, çevre alana senin kendini ışıtmandır
Umudetmek anlamlı olmayacaktır yoksa, sen asla ilerlemekten vazgeçme.
Yaprakdökmeyen ormanlarda bulunur, umut irmik helvası sarı yapraklar
Esas olarak, nedense bazen insan kedere kapılabilir ancak hep bilmelidir:
Herdemyeşil olarak da tanınarak sınanan bu orman, tümünü yapraklarının
Aynı anda dökmeyen, ah elektronlar, konum saptadığında hız ölçemezsin,
Tutabilir miyim avucunda seni yıldızların günebakan?
Çok daha nicesindir sen de ebediyet, 'hep bir an öncesi'.
Pervane, 'yanacaksa da yansın ışıkta', der gider, saksağan
dam üstünde, damdaki kemancı tahıl çuvalının en dip içi.
Bilir ama ölmemeli, bekler ve sonra çıkar, ve sevinçle;
kor oldu gök pare pare ve süt gibi ak sûr sen ki bek




-
Nilgün Budak
-
Aynur Özbek
Tüm Yorumlaryeni tanımaya başladığım bi kimlik.. şiir başlıklarını ilginç buluyorum. konular da öyle.. edebi yorum yapmak istemiycem bi şair gibi geldi şimdilik bana. çünki edebi olmak amacıyla yazmıyor sanki.. derdi içini dökmek, derdi bilgileri ve ideallerini paylaşmak gibi geldi.. eh.. şimdilik bu kadar.. se ...
KARMAŞANIN ŞAİRİNE;
Yaşam pek çok farklı gibi görünen alanıyla bile birbiriyle ilintilidir. Senin pek çok farklı ürününde (şiir ve deneme yazılarında) bu bakışı kavrayabilen bir yerden ele aldığın, konuları böylesi bir mercekten bakarak gözden geçirdiğin, olguları birbirine katıp sonra yenid ...