Deliye fazla antik, akıllıya kasaba
Tek satır geçmeyen, sokaklar yığını.
Nalbant dükkânına asılı köy dolaşımı
Tarihsel babası.
Raporunu yazmış, çimento fabrikası.
Piyanonun başında duruyorum
Bakalım hayat hangi müziği çalacak
Ben hep Duru bir müzik seçtim
Bazen bir göbek atımı kadar canlı
Bazen Hava kadar yağışlı, bereketli
Şiirlerim yaşama bağlayan halkadır beni
Her yaprak düştüğünde gözlerimden kâğıda
Kısa pantolonlu çocuğun düşleri kanar
Kanayan kalemlerden kelimeler dökerim
Gökkuşağının yalnızca siyahı şahittir gizlerime
Bir rüzgâr esse
Çok uzaklardan
Gözlerinden bir orman çıkarsa
Her mevsim ayrı renk
Şiirlerimizi döksek yerlere
siyah beyaz resimler üzerinde yaşıyor gerçekler
payına siyah düşenlerde gizlidir gizemler
gizemin içinde çırpınıp duran aşklar
ıslanan yürekleri ellerinde
hüzün adalarına yolculanır
hayatın beyaz bastonunu ararlar
Siyah önlüğü giydirip
Burası okul dediler
Göğsüme hiçbir zaman
Kırmızı kurdele takmadılar
Ama
Göğsüm hep yanmaktan kırmızıydı
Güneşi karanlığa gömdüm
yaralarımın yıldızlara kayışında
Dalgalandıkça gözlerin gözlerimde,
Bulutlar yelken alırdı, en gizemli yerlerime
Seviyordum sizi kim olduğunuzu bile bilmeden
Yokluğunda kendimi bulduğumdunuz
Size açılabilir miyim size
Bazen oyuncu bazen kendi olan kadın
İtiraf ediyorum sizi gizlice izlerdim
Alıp götürürdüm bilinmez yerlere
Farkında olmanızdan önce getirirdim
Tekrar kendiniz olasınız diye
Ah toprakta eskiyenler
Sizler eskidikçe
Yırtılan yerinizi dikecek
Terzi bulamamanın yorgunluğunu
Üstüme bırakanlar
sobelendi şarkılarım dünlere
kucaklıyorum ıssıran bütün kelimeleri
perdesini açıyor rüzgar bulutların
hep başkaları için değil ya
bu defa bana yağıyor ıslaklık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!