Dilimde coşkulu sevda türküsü,
Ruhumda kanayan gizli yaralar…
Sevda dediğin şey hüznün örgüsü,
Sızlandıkça ruhum hüznü aralar…
Haziran 1994
Donanmış sevdayla özün dimağın
Yanık gönüllerdir köşkün burağın
Meşakkat ve zahmet zorlu durağın
Bilirsin mademki neden isyanın
Ruhun bedeninde yıllardır sürgün
Bitmeyen kederlerin sıtmalı sabahında,
Günün aydınlığında gecenin siyahında,
Sevda denilen şehri dışarıdan tarıyorum.
Acemi bülbül gibi gül zarı arıyorum.
Bir kapı görüyorum zümrütten ve yakuttan,
Kara gözlü güzel dilber,
Görünmezsin halin nice?
Arıyorum gündüz gece,
Acep nerde acep nerde?
Aç olmuşum, tok olmuşum.
SEN
Sen kana susayan bir lal dudaktın.
Bana miras diye buhran bıraktın.
Önce sarhoş ettin, en sonu yaktın.
Çaktın umuduma mezar taşımı.
Maddi güce tutsak kafalarımız
Alt alta sıralı hatalarımız
Bu dava uğrunda atalarımız:
Çektiler cefayı serdengeçtiler
Serdengeçtiler, serdengeçtiler.
Mektubun dün sabah geçti elime.
Okudukça hasret doldu dilime.
Baban tutsak diye gurbet eline;
Gül yüzün kederle dolmasın yavrum.
Oğlum baba diye doğruluyormuş.
Söner bir gün ve tel tel dökülür şans yıldızım.
Kırık dişliler gibi ruhum bazen tekliyor.
Fark etmez yıldızlı da, yıldızsız da şanssızım.
Beni ne eş ne de dost, bir tek ölüm bekliyor.
Her öğün şu soframda peynir reçel yerine,
Yalınkat hüznüme granit mermer,
Bakışlar damlar da, kederim büyür.
Ceylanlar vurulur kanlanır her yer,
Çakallar dolaşır ormanlarda hür.
Feryat feryat şu an yankılanmakta,
Nasıl ki kapkara bulutlar kaplar,
Rüzgarlı havada çılgın denizi.
Her doğan günüme bir acı saplar,
Ruhuma işlemiş yılların izi…
Haziran 1994
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!