OPTİMİZASYON
Yıllar önce Erzurum’da bir parti salonunda konuşan Korkut Özal optimizasyonu anlatmış İslam’da bunun bir karşılığı olup olmadığını sormuştu. Ben ‘İşlerin hayırlısı orta olanıdır’ Hadisi Şerif’ini bildiğim halde konuya denk düşüp düşmeyeceğini bilmediğim ve olumlu karşılanacağına emin olmadığım için efendimizin sözüne bir hafife alma davranışı oluşur korkusuyla söyleyememiştim.
Yıllarca bu konuyu düşündüm o andaki kanaatimin değişmediğini, edindiğim yeni bilgilerin durumu değiştirmediğini gördüm.
Optimizasyon işlerin en uygun zamanda en gün ve verimli olarak yapılması anlamına geliyordu Sayın Özal’ın anlattıklarına bakarsak. İşte işlerin hayırlısı orta: vasat olanı ifadesi de tam bu anlama geliyor.
Yani bir iş yapıyorsunuz vakti öyle ayarlamalı, maliyeti, iş gücünü öyle ayarlamalısın ki en karlı en verimli, rantabl noktaya ulaşabilmelisin. İşte bu nokta evsat: en orta noktadır ki efendimizin tavsiye ettiği de budur. Hem dünya hem ahiret işlerinde geçerli olan yöntem budur. Diyelim namaz kılıyorsunuz bu namazı çok uzatırsanız usanır bir daha ibadet etmeye içinizde heves bulamazsınız. Yahut ta çok kısaltırsanız, hızlı ve çabuk kılarsanız, namaz için gereken huşu ve huzuru bulamaz ve namaz kılmaktaki amaca ulaşamazsınız. O halde ne yapmalı; ne bıkacak ve başkalarını bıktıracak -cemaat halindeyse- bir süre ve şekilde ne de maksada ulaşamayan sadece bir bedensel harekete dönüşen bir şekilde olmamalı.
KADININ FENDİ
Kadının fendi erkeği yendi diyorlar bu doğru. Batılı bir yazar: ‘Bu kadınlar bizi nasıl burnumuzdan tutup çekiyorlar anlamıyorum’ diyordu. Evet, kadınların fendi hep erkekleri yeniyor.
Adem (as.) ı bile şeytan doğrudan ayartamadı da Havva anamızı kullanmadı mı? Şeytanı lain olan İblisin kandıramadığı Adem’i Havva anamız nasıl kandırdı da cennetten çıkış macerası başladı. O gün bu gün kadınlar kandırıyor bizi.
Kabil de kadın yüzünden isyan etmedi mi babasına ve kardeşi Habil’i bu yüzden öldürüp kardeş katili olmadı mı? Bu yüzden kıyamete dek işlenecek tüm öldürümlere ortak olmayacak mı? Bu ilk kıtal ile kıtal çığırını açan kötü kişi olmadı mı?
Günümüzde bakıyoruz erkekler artık kadınların kölesi olmuş durumda. Dün de öyle değil miydi? Evet, öyleydi, ancak bu günkü farklı. Bu gün erkekler kadınların burnu halkalı bir kölesi olmuş durumdalar. Onların emrinden çıkmadıkları gibi, onların esiri hatta eseri durumundalar. Bu yolda kimlik ve kişiliklerini de kaybettiler.
İŞ AHLAKI VE İSLAMİYET
‘Aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin’ ayeti hafız okurken ben anlamından takip ediyordum. Düşündüm ben bu ayeti anlamalı ve yorumlamalıyım. En azından yapılan tüm yorumları öğrenmeliyim.
Kur’an okumanın anlamı bu olmalı. Evet, okunuşu da insana bir haz veriyor. Anlamını bilmediğimiz yabancı müzikleri dinlediğimiz gibi. Müzik ruhun gıdasıdır diyorlar ya bence ruhun asıl gıdası Kuran-ı Kerim’ i okumak ve dinlemektir. Ama gel gör ki asıl unutulan Kuran’ın anlamıdır. Mehmet Akif’in inmemiştir hele Kur’an onu hakkıyla bilin/Ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için’ diyor ya işte tam da öyle. Biz de şair de mezarlıkta okunmasın demiyoruz ama fal bakılmasını iste onaylamıyoruz.
Gelelim şimdi bu ayetin anlamına:’ aranızda mallarınızı haksızlıkla yemeyin’. Bu nasıl oluyor. Evet, Müslümanlar olarak en büyük derdimiz bu. Mal ve paranın adil bir şekilde yayılması emredilmiştir.
Ama gel görün ki Müslümanlar iş ve sanat hayatında o kadar yanlışlar yapıyor ki acaba bu emir Müslümanlara gelmemiş gibi. Yine Akif’in deyişiyle ‘işleri dinimiz gibi, dinleri işimiz gibi’. Batı iş ahlakını edinmiş, doğruluktan ayrılmıyor ama batıl bir dine uymakta devam ediyor. Orta çağda batı sefalet içinde engizisyonlarla yoğruluyordu. Bir yandan feodalite hüküm sürüyor. Beyler halka alabildiğine zulüm ediyor. Halk her türlü zulüm ve haksızlık altında inim inim inliyordu. Bir yandan beyler öbür yandan kilise zulüm ve işkencenin bin türlüsünü icra ediyordu.
KURBAN BAYRAMI
Bu bayram Allah’ yaklaşmayı murad edenlerin bayramı. Kurban yaklaşmak demek. Allah için kesilen kurbanla ona yaklaşmayı murad eden Müslümanlar ne büyük bir hayır yaptıklarının farkında olarak idrak ediyorlar bu bayramı.
Fuzuli halkın bu coşkusuna karşı kendi durumu hakkında şu meşhur beyitle ortaya çıkıyor. ’Yılda bir kez kurban keser halk-ı alem iyd içün/Dem-be-dem saat-be-saat ben senin kurbanınem.’ İşte asıl yakınlık budur. Allah’a her an kurban olmak. Amaç bu. Ama ne yazık ki biz yılda bir kurban kessek bile onunla birlikte nefsimizi ve dünyayı kurban edemiyor, aksine dünya ve nefs bizi kurban ediyor, fani olanı bakiye feda ediyoruz.
Biz bu bayramları doğru idrak etmedikçe asla ve asla nefsin boyunduruğundan kurtulamayacağız. Yıllar geçecek, biz bayram geliyor diye sevineceğiz, onlarca kurban keseceğiz, bir o kadar kurbanın kesilmesine tanık olacağız ama asıl yapmamız gerekeni ihmal edeceğiz ve nefsimizi kurban etmekte ihmalkâr davranacağız. Bu kısa dünya hayatında güle eğlene cehenneme atılacağız da farkında olmayacağız.
Hep başkalarını göreceğiz, hep başkalarını irşat edip düzeltmeye çalışacağız ama kendimizi bir türlü göremeyeceğiz. Günler geçecek, haftalar, geçecek, aylar geçecek, yıllar geçecek ama biz hala o ihmalkârlıkla dünyevi işlerimize dalacak, bir oyun ve oyuncaktan başka bir şey olmayan dünyayla oylanıp gideceğiz. Bu üç günlük dünyada ebedi olan ahireti unutacak, burada ebedi kalacak, hiç gitmeyecekmiş, tabiri caizse kazık çakacakmışız gibi yaşayacak, ölenleri görecek, onlardan ibret almayacak, ölüm başkalarının diyecek, ölümü kendimize yakıştırmayacak, yapmamız gereken asli vazifeyi hep ihmal edeceğiz.
ŞİMDİ SİZ KİMSESİZ YOLLARDA
Şimdi siz kimsesiz yollarda
Yollardayız ve yollarla birlikte
Aşkla birlikte ve düşmanlıkla
AŞKLAR BAZEN YERİNDEDİR
Yerlerde ve derin
Ve başka kimselerin
Aşklarıdır yerin
Dedir yerin
ÖLÜM 2
Ölümü göstermeyeceğim kimseye
Kimseler korkmasın benden
Kimseler korkmasın benden
Ölümü göstermeyeceğim kimseye
RUH SAĞLIĞIMIZ BOZULUYOR
Eskiden nasıldı? Bilmiyoruz. Ekonomik kalkınma ile birlikte ruh sağlığımızın bozulduğu ortaya çıkıyor. Zenginleşme ile birlikte meydana gelen, diğer bir deyişle maddi refahın getirdiği bir sorun mu bu bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da giderek artan psikolojik sorunlarımız olduğu kesin. Bu yüzden geleceğin en önemli mesleği psikologluk ve psikiyatri olacak. Bu kesin.
Şimdi biz ne yapabiliriz? Bunu düşünelim. İnançlarımızın zayıfladığı, Allah ile irtibatımızın azaldığı, giderek koptuğu anlaşılıyor. Dünyevileşmenin çok ileri boyutlara vardığı, maddeci bir dünyanın kapımızı kırıp ruhumuzu işgal ettiği kesin.
İşte ruh dünyamız işgal edildi ve biz bu evden kovulduk. Şeytan ezeli arkadaşı nefisle gelip oturdu, yerleşti evimize. Bu iki ezeli düşmanımız bizi asli evimizden kovdu. Her şeyimiz maddileşti. Ruhumuz havasızlıktan öldü ölecek. Dikkat toplumca intihar ediyoruz.
İbadetlerimiz göstermelik. İbadetlerimizin ruhu çalınmış. Onu da o iki düşman kapıp götürmüş besbelli. Ağlayamıyoruz. Ölümleri görüyoruz, görmezlikten geliyoruz. Dünyaya ve zevklerimize tapıyoruz. Ama artık o zevkler de bizi tatmin etmiyor. Aradığımız orada da yok. Bu yüzden birbirimize saldırıyoruz. Kendimizle ve çevremizle çatışıyor, büyük bir savaşa giriyoruz. Sonuçsuz bir savaş bu. Her hal-u karda mağlup olacak olan biziz.
BÜYÜK DEVLET
Büyük devlet olmanın şartları oluşmaya başladı nihayet. İşte şimdi karşımızda oyun kurucu büyük Türk Devletini görüyoruz. Düşmanlarımız istemese de Türk Milleti bu iradeyi gösterdi. İki yüz yıldır boynuna geçirilen prangaları kırmaya başladı bir bir. Kanuni''yle yükselmenin zirvesine ulaşan imparatorluğumuz ulaşabileceği sınırlara ve güce ulaşmış, duraklama ve en son gerilemeye başlamıştı. Gerileme yıkılışı, yıkılış sınırların küçülüşünü getirdi.
Mağlubiyetler mağlubiyetleri kovaladı. Koca bir devletten onlarca devletçik çıktı. Bu devletçikler bir türlü sükûnete kavuşmadı. Düşmanlarımız onları küçültmekle yetinmediler, sürekli karıştırdılar, yetmedi daha küçük parçalara ayırdılar.
Osmanlı hinterlandı yeraltı ve yerüstü zenginliklerin kaynağını oluşturduğu için parçalandı, sömürüldü, hala sömürülmeye devam ediyor. Sömürünün sürmesi için hala karıştırdılar, parçalanıyor. Savaştırılıyor bölgenin halkları, iç savaşlara kurban ediliyor, ırk ve mezhep ayrılıkları tahrik edilerek kaosa sürükleniyor.
Burada etken yalnızca sömürü değil, aynı zamanda İslam fobidir. Batı bütün güçleriyle ittifak ederek gizli İslam düşmanlığını sürdürüyor. Birinci dünya savaşında oyuna getirip parçaladığı Osmanlı yerine inançlarını yok edemediği İslam dünyasını bu kez yeni yöntemlerle eziyor.
BEN HİÇ BÖYLE DÜŞÜNMEMİŞTİM
---- - Yeni Sevgiliye Yazılmıştır--
Ben hiç böyle düşünmemiştim
Gecelerin böyle umarsız olacağını
Aramızdaki yaş farkı ve
haydi şair dostlar görüşelim