Ahmet Kemal Şiirleri - Şair Ahmet Kemal

Ahmet Kemal

SEÇTİĞİN HAYATI YAŞAMALISIN

Seçtiğin hayatı yaşamalısın
Her hayat bir seçimdir sonunda
Zamanı fark ettiğimde ben bendim
Seçtiğin hayatı yaşamalısın

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Hacı Bayram- ı Veli

Ulu erenler semti Hacı Bayram
Kentin en güzel yerine kurulmuş

Baktığı semtleri efsunuyle sarhoş eden

Devamını Oku
Ahmet Kemal

ORYANTALİZMİN OYUNLARI

Hayat geçti. Ah ne yapsak ki gençliği yeniden ele geçirebilsek. Bu mümkün mü? Hayır. O halde ne yapacağız. Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. Biz de hayal ederek geçirelim bundan sonraki günlerimizi. Tabii gençler gibi gelecek zamanı değil geçmiş zamanı. Ama bazen de gelecek zaman hayali kursak fena mı olur? Daha yapacak şeylerimiz var.
Ah o üniversite yılları. Ben iki üniversite okudum Ahmet Hamdi Tanpınar gibi. Birini bitiremedim, birini bitirdim zar zor. Geri zekâlı mıyım ben? Yok. Ama nedense bu üniversite hayatına pek anlam veremedim. Yaşar Kemal üniversiteye bile varamadı. Atilla İlhan bir üniversiteyi bile bitiremedi. Ama pek çok kişi bu gün onların yerinde olmaya can atar elbet. Keşke ben de onlar kadar eser sahibi olsam da ilkokul tahsilim bile olmasa…
Ne veriyor bu okullar Allah’ını seversen? Bu gün hala bir eğitimci olarak çalışan ben bu sistemin yanlışlığının en çok farkında olan biriyim sanırım. Bana ilk üniversitemde filozof derlerdi. Hep bu her şeyi sorgulama alışkanlığımdan olsa gerek. Şimdi hala her şeyi sorguluyorum. Bundan dolayı da zaman zaman mutlu olabiliyorum ancak. O da kendimi motive ederek. Bazen bunu başaramıyorum da ilaçlara başvurduğum, ağır depresyonlar geçirdiğim oluyor.
Geri zekâlıdan üstün zekâlıya aynı eğitim veren bu sistemi reddediyorum. Herkesi aynı kalıba sokmaya çalışan bu sistemi insan doğasına aykırı buluyorum. Yetenekleri körelten bu sistem ülkeyi geri bırakmak için maksatlı ellerce planlanmış ve sinsi bir taktikle uygulanmıştır. Ayrıca sürekli değişikliklere maruz bırakılmış, ama esasta bir değişiklik yapılmadan ayrıntıyla kitleler ve kadrolar meşgul edilmiş, oyalanmış ve aptallaştırılmıştır.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

İSRAF


‘İsraf haramdır’ diyoruz.’ Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Kuşkusuz Allah müsrifleri sevmez.’ Evet, Müslümanlar olarak büyük vebal altındayız. Bu açık emre rağmen hayatımız baştan başa israfla dolu.
Yıllar önceydi. Bir hısmımızı ziyaret etmiştik İstanbul’da. İsraftan bahsediyordu. Üstümüze alınmadan dinliyorduk. Sözün bir yerinde bize dönerek; ’ üstünüze alınmıyorsunuz değil mi? Ben size söylüyorum’ dedi. Ve devam etti: ‘Hepimiz birer israfçıyız, hem de büyük israfçı. Gece gündüz israf ediyoruz. Açık bıraktığımız lambalardan tutun da su kullanırken sonuna kadar açtığımız çeşmeler, yemek pişirirken, yemekten önce yemekleri ısıtırken harcadığımız enerji.’ O bunları söyledi ben daha fazlasını anladım. O belki bu kelimelerle söylemedi ama ben aklımda kaldığı kadarıyla şimdi böyle ifade de edebiliyorum ancak.
O gün bu gün yaktığım lambaları o mekanlardan kısa süreli bile olsa kapatarak çıkar, çeşmeleri açık bırakmaktan korkan. Tıraş esnasında çeşmeyi asla açık bırakmaz, evde herhangi bir şey bozularak atılsa üzülürüm, elimden geldiği kadar engellerim. Hiçbir elbisemi eskitmeden atmam. Hiçbir ayakkabımı yırtılmadan bırakmam. Yırtılanları yamatırım, utanmasam, dikkat çekip dillere düşmeyeceğimden korkmasam sırf moda olduğu için yapanlar giyenler gibi yamalı giyeceğim.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

KADIN VE ERKEK

Kadın evde dur durak bilmeden problem çıkarmakta. Çocukları evdeyken başka, yokken başka tavırlar sergilemekte. Bu birbirine zıt iki davranış ve karakteri bir kişilikte nasıl barındırabilmekte kocası buna şaşırmakta. Onun bu yanardöner hali kocasını iyice aptallaştırmakta ne yapacağını karısına her iki durumda da nasıl davranacağını bilememektedir.
Erkek işinde gücünde, kadın ondan ev işlerine katkı beklemekte, ev kadını olduğu halde feminizmde tavan yapmakta, çalışan kadınlar gibi ev işlerini bölüşmeye çalışmaktadır. Yorgun kocayı daha da yoracak teklifler getirmekte, kendini çalışan kadınlardan daha mağdur göstermektedir.
Kocası bu konuyu gündeme getirmek istese: ’Aklın neredeydi çalışan kadın alsaydın, ben erkek olsaydım çalışan kadın alırdım.’ diye kocasıyla alay etmekte, alay ettiğini belli de etmemekte hiç bozuntuya vermemektedir.
Bütün gün televizyon karşısında yemek programları ve bir sürü dizi izler, sağlık programlarına özenir, feminist fikirlerini geliştirir. Kocası gelince ona bilediği diliyle eziyet eder. Kocası geldikten sonra evde tv hakimiyeti savaşı verir onunla.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Z KUŞAĞI
Y kuşağından sonra şimdi de z kuşağı oluşacak gibi. Y kuşağını teknoloji doğurmuştu. Televizyon, DVD, bilgisayar, internet, cep telefonları işte y kuşağını doğurdu. Şimdi y kuşağının serbest hayat telakkisi ile karşı karşıyayız.
Kolay iş bulacak, az çalışacak, çok kazanacak, haram helal nedir bilmeyecek, özel arabası olacak, sürekli değiştirecek, elbiselerini yıkamacıya, yemeklerini hazır yemek şirketlerine yaptıracak, günlerini AVM’ lerde geçirecek, eğlenceden eğlenceye koşacak, içki kumar ve eroin kullanıcısı olacak evlenmeyecek, evlense de cinsellik ön planda olacak, çabuk boşanacak, yani modern hayatın gereklerini yapacak, ve sonra ihtiyarlayacak bir huzur evinde hayatını sonlandıracak.
Peki, bu z kuşağı nerden çıktı. İşte şimdi onun ayak seslerini duyacağız. Y kuşağı 6 yaşında okula gitmişti ve bu erken yaşta bedeni zevklerin insanı olarak yetiştirildi. Z kuşağı ise 5 yaşlarında okula alındı, laik eğitimin çarklarında beyin gelişimi tamamlanmadan aile bağlarından koparılacak. Hüdai nabit gibi bir anne babadan doğmamış, anne baba sevgisini tam idrak etmeden bireyselliğin ve çıkarcılığın kollarına atılmış zavallı bir nesil giderek bedensel zevklerin peşinde yuvarlanacak, giderek hippileşecek, zevk uğuruna yapmayacakları bir şey kalmayacak.
İşte ülkenin geleceğini yöneten gizli mihrakları işe eğitimden başlıyorlar, gizli planlarını bürokrasideki işgüzarlar eliyle yürürlüğe koymaktadırlar. Bürokrasinin elinde kukla olan hükümetler de bu korkunç plana alet olmaktadırlar. İşte ülkelerin ve milletlerim kaderi bu gizli elin hazırladığı yeni planla sinsice hazırlanmakta. Bu gizli el ve onun hain planları bir bir yürürlüğe girmekte, 12 yıla çıkarılan zorunlu eğitim ve adeta zorunlu hale getirilmiş yükseköğretimle bu hain tuzak derinleştirilmektedir.
Kimse farkında değil ve bunca idealist kadro ve cemaatlere rağmen, onların bunca gayret ve çabalarına rağmen devlet imkân ve yetkilerini kullanan bu hain el planlarını gizlice yürütmekte, gönüllü dostları vatan hainlerinden başka düşmanlarını da kullanmaktadır.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

07.09.13 (Cumartesi)

Günlüklerime ara verdim. Yaşamak yazmanın önüne geçti. Önce tayin sonra düğün ve nihayet taşınma. Hepsi üst üste geldi. Senet’ül- hüzün mü desem, senet’ül -surur mu desem kararsızım. En zoru kız vermek. Ama Allah’tan bir hafta arayla gelen taşınma olayı bana onu unutturdu.
Şiir yazamıyorum. Oysa geçen yıl ne kadar verimli geçmişti. Bu Ramazan çok az birkaç örnekle kapandı. Söyleşi yazılarına bile vakit bulamıyorum. Konu başlıklarını defterime kaydediyorum ama yazmaya fırsat bulamıyorum. Yazmak mı yaşamak mı söylemi burada cevabını buluyor ve yaşamak gerçekten yazmanın önünde gidiyor.
Orhan Pamuk 'yaşasaydım yazamazdım' diyor ki doğru bu. Biz ancak yaşamadığımız zaman yazarız. Hayat bize sırt çevirince biz de onu sırtından bıçaklarız. O ölür biz hayal dünyasında yaşarız. Gerçek hayat yerine hayallerle avunuruz. Ne diyor büyük şair Yahya Kemal ‘geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer.’ Ya’ her yazı yazılmasa da olur diyen ‘ akl-ı evvel sanatçıyı ne yapacağız. Yazıcıoğlu’na bu kitabı nakşedeceğine bir insan nakşetseydin diyen Hacı Bayram-ı Veli’nin söylemini ne yapacağız?
İşte ben de yazamadığım günler hep bunu düşünürüm. Yazmak mı yaşamak mı? İşte en büyük mesele. En çok da okuyamadığıma üzülüyorum. Gazete ve dua kitabım dışında face, Google plus ve internet haberleri dışında hiçbir şey okuyamıyorum. Eve yerleşememek sorunların bitmemesi, eksiklerin tamamlanamaması, ardında yeğenin düğünü, hepsi hepsi beni okumaktan alıkoyan şeyler.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

09.09.13


Bugün çok hareketliyim. Sabah erkenden kalktım. Oh hayat varmış. Köy havası baştanbaşa zindelik. Yeşil bol. Etraf alabildiğine açık, önüm deniz, üstüm masmavi gökyüzü. Hayat bu dedirtiyor insana.
Annem bana dua ediyor herhalde yakınına taşındığım için. Çocuklar onu yalnız bırakmıyor. Yunus tüm gün yanında. Adam facebook hastası şimdiden. Annem ona alıştı. Hep onu soruyor.
İhsan da onu yedekliyor. Bu gün onu arabayla bizim eve getirmiş. İntibalarını sordum söylemedi. Israr etmedim. Acaba iyi muamele görmedi mi eşimden bilmiyorum. İlgiden memnun değil herhalde. İlgi hastası o. Gerekli ilgiyi görmediğini düşünüyordur sanırım. Klozet parasını veriyor bazen evine gelirim diyor.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

13.04.13 (Cumartesi)


Tayinim çıkmış. İsteğim dışında. Norm kadro fazlasıyım burada. Geldiğim yıldan beri. Kalbime doğmuştu. Ya da altıncı his diyelim buna. İçime doğdu. Geldiğim yıl 4 edebiyat öğretmeniydik. Biri müdür yardımcısı 3 öğretmen. Sonra içimizden biri daha müdür yardımcılığı kadrosuna atandı; kaldık mı 2. Yıl sonunda 2 öğretmen daha geldi; olduk mu sana2 si müdür yardımcısı 5 edebiyat öğretmeni.
Bu biri fazla dedim kendi kendime. Aman dedim ben 23 yıllık öğretmenim bana bundan ne. İçlerinden biri geldiği gibi gider herhalde. Öyle olmadı; piyango bana vurdu. Biri 30 yıllık öğretmen, diğeri Dilovası gibi puanı yüksek bir yerde öğretmenlik yapmış şanslı bir kişi. Üstelik 7 yıl mı 10 yıl mı dershanede çalışmış. En az 21 puan da oradan kaybeder. Yıl benden kıdemi eksik, al sana 30 puan daha kayıp etti mi,30 puan benim açımdan avantaj. Bir de benim köyde çalıştığım beş yılın bana getirdiği ek 10 puanı düşünürsen, etti mi sana 40 puan. Ama gel gör ki adam bu 40 puan dezavantajı alt ediyor, 20 puan daha bana fark atıyor.3 yıl en yüksek 35 puan olsa Dilovası al sana 75 puan avantaj. Her türlü beni geçiyor. Bu da benim kaderim.
Hiç aklımda yokken elde ettiğim fen lisesi öğretmenliğini yine hiç yoktan kaybedişime üzülüyorum.

Devamını Oku
Ahmet Kemal

14.06.13
Gezi parkı eylemcileri dağıtılıyor. Başbakan her şart kabul etti. Ve eyleme son vermelerini istedi. Âmâ yapmadılar. Hükümetin son çaresi kaldı o da müdahale. Bakalım sonuç ne olacak.
Bu gün inşaattaydım. Elektrikçi son eksikleri tamamlıyor. Adamlar entipüften eksikleri bahane ederek elektriği bağlamadılar. Yetkili elektrikçi yemekten bahsetti. Rüşvete girer diye kabul etmedim. Sen misin kabul etmeyen kablonun renginden, bir prizin çocuk korumasından kablo üstü sıvasından dem vuruyor.
Abim çevreyi kolaçan ediyor. Boyacı Numan abi onun evini badana yapıyor. Ben Hüseyin abiyle tartışıyorum. Çok konuşmaması için uyarıyorum. Aklımız azalıyor diyorum. Çok konuşmak kalbi karartır. Sen zikir ehlisin bu zikir yetmiyorsa zikri artırmalısın. Zikir yaptıkça kalp genişler kalp genişledikçe zikir kifayetsiz kalır. Çare onu artırmaktır.
Ah bir bitirse de gitse diyorum. Meğer çok işi yokmuş. Su tesisatını tadilatını yapmak için alet getirmiş. Parça yok diyorum. Yapamayız. Bir parça gösteriyor bu diyor su kesilince boruda kalanı tutar ve hava geçmesini engeller. Böylece saat boşuna dönmez. Olur diyorum. Yapabilirsen yap malzemen varsa vaktin varsa. Yapmıyor. Bir tek vana takıyor. Öbür projelerden vazgeçiyor.
Annem beni göndermiyor. Numan usta işini bitirmiş Bilal’i bekliyor. Anladım harçlığı yok 20 lira verdim. Gitti. Söyleyemiyor.

Devamını Oku