Kadınlar
2
Namlular devrildi ve ateş
Namlular doğruldu ve insanlar öldü
Devrildi dünyanın direği
MAHYA
Dağ kuşlarımıdır onlar
Gelir göğsümüze konar
Mahyalar
Puslu gecede yıldızlar
2
Susturun can yakan tambur sesini
Mademki ölüm
Tüm güzellikleri yutmaya hazır bir ejderha
Gibi durmakta
Mademki geçip gitmekte zaman
NASİP
1
Sular yok hükmündedir Rabbim
İndi aşina kuşlar bahçemize
MANZUME
Ben büyük aşklar için doğmuşum yapamam
neyleyim
Büyük davalar büyük sancılarla gelir duramam
neyleyim
Sen (methiye -1-)
Alnındaki ilk gün ışıklarıyla tanırsın sen
Şiirlerin en güzeli oluverir sende sözcükler
Bakışların su kasidesi
IŞİD ABD VE ŞER ÜÇGENİ
Işid ABD ve AB’nin bir maşası. Bu maşa oldukça ABD, AB ve ÇİN şer üçgeni daha çok çorap örecektir İslam dünyasının ve özellikle Türkiye’nin başına. Bir bu şer üçgenini bir yazımızda yeni Roma diye tarif etmiş, ABD’yi Batı Romanın Batısı AB’yi doğusu, Rusya’yı doğu Roma’nın batısı ve Çin’i de doğusu olarak vasf etmiştik. Doğrusu da buydu. Evet, yine aynı görüşteyim.
Yalnız şimdi şer üçgenini bu ikilem dışında aramak gerektiğini düşünmekte, şerrin üçüncü odağının da Pers imparatorluğunun yeni uzantısı İran’da aramak gerektiğinde ısrarcıyım. Hint imparatorluğu ve Japonya bunun neresindedir, şimdilik bir şey diyemeyeceğim. Amma bildiğim bir şey varsa Afganistan ve Pakistan’ı istediği gibi elinde tutan ve yeraltı, yerüstü kaynaklarında sömüren bu yeni Batı Roma’nın El-Kaide gibi bir paravan örgüte ihtiyaç duyması, aklımıza bu Işid’ in de Ortadoğu’da sömürünün sürmesi için gerekli bir paravan örgüt olduğu duygusunu uyandırmıyor değil.
Yıllardır Türkiye’yi PKK ile elinde tutan, güçsüzleştiren, aşırı silahlanmaya sevk ederek sömüren, beri yandan borç batağına batıran Yeni Roma onun görevini son zamanda yeterince yerine getiremediğini düşünerek daha yakın ve büyük tehlike olarak dünya gündemine koyduğu bu örgütle Ortadoğu’daki sömürüsünü güçlendirmeye çalışmakta, borç batağından çıkan ve kendi silah sanayisini kurarak batı silah sanayisinin ekmeğini elinden alma ihtimalini gündeme getiren Türkiye’yi yeniden dize getirme, boyun eğdirme ve çok yönlü bir sömürü çarkının ortasına yerleştirme hamlesine koyulmuştur.
Ayrıca Müslümanı Müslümana kırdırma palan ve projesini işleten yeni Roma, önce Şii, Sünni ayrımını kışkırtmış, sonra bu ayrımlaştırmaya İslam ülkelerini bölüp parçalama yoluna gitmiş, daha sonra da paravan radikal örgütlerle bu projeyi korkunç boyutlarda tehlikeli olarak yürürlüğe koymaya inat etmiştir. Batı Roma tam bir mütecanis yapıya kavuşturulmuş, İslam dünyası ise gayri mütecanis bir yapıya zorlanarak paramparça edilmiştir.
ÇOCUK EĞİTİMİ VE AHLAKİ YOZLAŞMA
Toplumun ahlaki değerlerinin gir gide aşındığını artık sağır sultan bile duydu. Ama bunun sebepleri üzerinde düşünen yok. Vaizlerimiz bas bas bağırıyor ama sosyologlarımız boş boş oturuyor. Bu sorun ayyuka çıkmadan toplumumuzun her kesimini tehdit eder hale gelmeden buna bir çare bulunması gerek.
Bir yandan sigara, içki alışkanlığı diğer yandan esrar eroin ve diğer uyuşturucu kullanma alışkanlıklarının toplumun her tabakasına yayılma eğilim giderek artıyor, geleceğimizi tehdit eder hale geliyor, hatta gençliğimizin bir bölümünü tamamen etkisi altına alıyor, tehlikenin boyutları artıyor, geri dönülemez noktaya geliyor. Bunun yanında kumar alışkanlıkları devlet eliyle teşvik ediliyor, Milli Piyango, Spor Toto, Spor Loto ve İddia gibi oyunların yaygınlaşması, Altılı Ganyan gibi oyunların bir yaşama biçimi haline gelmesi toplumun ne noktaya geldiğinin açık göstergesidir.
Ailem ve Ben
Büyük Abim yahut Nam-ı Diğer Efe
Babasına ismiyle hitap eden evin en büyük oğlu bu yüzden babası tarafından hiç sevilmemiştir. Hiç öğrenim görmemiş, ilkokulu dışardan bitirmiştir. Meslek edinsin diye kunduracılara çırak verilmiş, bu yüzden dini eğitiminde de ihmaller olmuştur.
FATMA HALAM YAHUT İKİNCİ ANNEM
Annemle Babam evlendiğinde henüz evlenmemiş bakire bir genç kızmış. Büyük Halam ailenin en büyük çocuğu. Sonra Babam, sonra O geliyor. Fatma, Fatikos diye takılıyorlar O’na. Ev işlerini O’na yaptırıyor Annesi. Annem iyi yemek yapamamasının bahanesi olarak ne kendi evinde ne de kaynanasının evinde kendisine yemek yaptırılmadığından dem vurur, kendisinin tarlaya ve inek peşine sürüldüğünü söylerdi.
Bir gün O’na ablasının evlendiği köyden bir görücü gelir. Annemin tabiriyle Damat’ın lakabı Sarı Uşak’tır. Bu olay bir anı şeklinde anlatılır ki hiç unutamam. Büyük Halamın kocası Ahmet Enişte ile beraber köye gelen sarışın köse delikanlı Mahmut’u gören Annem durumu Halama haber verir. Camdan işaret ederek: ’Bak senin Sarı Uşak geldi’ der. Halam Annem’ in bu sözüne tepki olarak onun düğün hediyesi olarak verdiği sahte inci kolyeyi koparak fırlatır ve ağlayarak kaçar.
Hepsi hepsi köy hayatından bildiğimiz budur. Daha sonra görücü usulüyle - doğrusunu söylemek gerekirse görmeden - evlendiği bu adamla 10 yıl hiç konuşmadı. Zorunlu ifadeler dışında tek kelime sohbet ve muhabbet etmediler, edemediler. Kocası marangozdu, o köyde kayınpederinin evinde hizmet ediyordu. Kayınpederinin geçimi çiftçilikleydi. O da doğal olarak onlara yardım ediyordu. Tarlada, bahçede, ahırda. Annesinin evinde mutfaktaydı oysa. Tarlada bahçede ve ahırda olan büyük abisinin karısı olan yengesiydi bu sefer.
Yıllar geçti ilçede bir inşaat yaptılar, binanın altını marangoz dükkânı olarak tanzim ettiler. Bir müddet köyden gelip gitti kocası Mahmut Usta. Sonra dükkânın arkasındaki küçük daireyi donattılar ve oraya taşındılar. Yıllar geçti, çocukları olmadı. Ne doktora gitmeyi akıl ettiler, ne kimde kusur diye merak ettiler. Tabii bazı dedikodular olmadı değil. Durumu kabullendiler. Kusurun kimde olduğunu merak etmediler. Etseler de bir şey fark etmezdi. O zamanlar Ülkede bu konuda tedavi bu kadar ilerlememişti. Hem o günlerde halkta Allah’a yönelik derin bir tevekkül vardı. Her şey Allah’tan bilinir, onun yarattığı kadere sonsuz bağlılıkla bağlanılır, sessizce boyun eğilirdi.
haydi şair dostlar görüşelim