Şehir,
Acemi bir ressammış misal,
Savurmuş tüm turanj renklerini,
Gri bulutların pamuk tuvaline.
Ve uzaktadır plazalar,
Onlar ki,
Yağmur yağdığında
Yüreğimdeki bir yerlerden,
Havalanır asla gerçekleşmemiş hayallerim.
Her biri bir yağmur damlasına uçar.
İç içe girip, gökkuşağı olurlar.
Karanlık,
Dolamalı sanrılarla bezeli.
Biri biter,
Acıyla, çığlıklarla,
Pür-i pak başlar biri...
Olmayan kuyruğu,
Yitik devinimlerle
Heceleri yalamakta.
Pul pul külleriyle,
Salaş gönüllerde/Tatlı tatlı mırıldanmada.
Uçurup uçarı şiirlerini göğünün en mavi gözüne,
Yanıbaşında bitsin deyu dualarda yittiğim güzel,
Bir adım atsam, yuvarlanacağım aşk denen kör uçurumun bağrına.
Merhamet ve insaf bitsin yüreğinin caniçerilerinin bereketli ovalarında.
ve rüzgar bir ağıtı yad eder gibi eser faniler üzerinden...
küçücük kel gözleriyle,
gözlerine bakıyordu
kızın adam.
sofraydı,
tabaklardı,
bol çataldı.
Yüzüne konan ifrit,
Gözünü yedi, dudağını ısırdı,
Kopardı burnunu kökünden,
Göz yaşların içer her bir kum danesiyle.
Anlaşılmaz artık çıkan sesinden
Gülüyor musun,
Gerçek parçalara ayrılamaz.
Cibran
Duyuyorum!
Zelzelesinde kırık dökük bin tansığı,
Çekme attığın çapayı bağrından maviş ummanın,
İlk seferi olan bir dost var geminin paslı küpeştesinde.
Titrek vedahi pürtelaş ismi ile adaşıdır ey kaptan,
Kardeşim az sonra açılacağı o engin coğrafyanın.
Bırak, az daha soluklansın
Gözler önünde herşey,
-Gör bak, izliyor herkesle izliyoruz-
Arsız hasmın, sırtlan metamorfozunda,
-Kuzu girdi, Canavarca çıkacak-
Kozası renkli kağıt, elektromanyetik dalga,
Gülüyor bir de tüm içtenliği ile,
Kelime terbiyecisi dostum...
bu ismi tarih
unutulmayanlara yazacak...