Ölümler, ölümleri dinmez bir heyecan ve istekle kovalarken
Üzgün bir yüreğin içten içe acı çekmesini kim hissedebilir ki? ,
Merdivenlerdeki, akşam olunca durmadan öten cırcır böcekleri mi
Bir kuşun gözünden görebilsek dünyayı, ufuklara doğru dalıp gitsek umarsızca
Her dertli zamanımızda
Acılar hiçbir zaman yetişemese bize
Ucu sana çıkan
Sen misal zarif hatıra,
Bir mandalina diliminin
Pamuklu vadisi.
Sencildim hep
Dizelerim kırsalında.
Ne gerçeklerden,
Ne de yalanlardan korkuyorsan,
Gel bana.
Çünkü gerçek ve yalan
Hayatın loş sahnesinde
Binlerce yıldır
ihtimallerin en hası, en azizi,
filiz verdi ihtişamlı gönlünde.
sözler dizdim
...sıralı, sıralı...
kehribar tespihler misali.
her kelam su,
seni kandırmışlar çocuk!
güneşe vaslolmaz bu çıkrıklar.
'Şems' dönmüyor ki...
hayatta en hakiki mürşidin
yakut necef gözyaşların,
şair damarına basmış hayat,
çileler yudumlamışsın kara gecelerin
örekesini feleğin dahi şaşırdığı
kör kuytularında.
hayallerinin dahi uçmaz olduğu
yoğurtlu spagetti
ve
erkence gelen
intihar haberi.
kıymetli ağabeyim,
otuz üç yaşıma
Ellerin kurtulduğunda ellerimin zindanından,
Et olurum! Şehrin yalnız sokaklarında ruhsuz yürüyen,
Senli zenginliğimi, tenha boşluğumla doldurur yitişin,
Her demim keder, her demim hüzün, her demim isyan…
Sende gül çok,
binbir ağızlı bıçağını çektiğinde aşk,
vakitlerden gecedir dost akşamdan bitkin süzülen...
yeraltının en şaşalı ateşlerinde dövülmüştür çeliği.
gönle deymeye görsün şerhaleler saçarak parıldayan bıçak,
kızıldır açtığı her bir iyileşmez yaranın rengi.
Iki gong sesi arasında
durdu zaman,
beyazdan siyaha düştüm.
ve bittiğinde herşey
üvey karanlıklarda açıldı gözlerim.
Birtek korkularım sevdi siyahı
Kelime terbiyecisi dostum...
bu ismi tarih
unutulmayanlara yazacak...