Kabil misin bendeki duygunun tarifi sen
Ölümü sorgulayan bakışın sularımı yakarken
Toprağa akıttığın her damla bende iken
Âdemi incittiğin yerde misin sen
Havva’nın yüreğine girizgâhtır teselli
Bir türkü çalar hicranla dolu ki
Ben o türkünün neresindeyim
Ölmek istiyorum gözlerinde belki
Ben o gözlerinin neresindeyim
Hangi gecenin rüyasında ben yokum
Saçlarına örgü olsam gül olsam
Güneş olsan zifirime ne yazar
Yar ben seni iklim iklim arasam
Dört mevsimim bahar olsan ne yazar
Kara kışım zemherinin soğuğu
Ne zordur insanın ateş olması,
Ne zordur yağmur olup yağamaması,
Ne zordur…
İnsanın yağmalanması
Ben gibi çaresiz
Ve sen deyip bağıramaması
sen hele bir filiz ver
türküler yakarım ben zaten sana
sen hele sür dallarını
feda ederim ben baharlarımı
sen renklerini erken sal
inan toplarım tüm zamanlarımı
Sen ey hüznümün lalesi ağlarken gülenim
Sen utangaç merhametini benden saklama
Mahşer kalıntısı yüreğimde taşıyabilir miyim?
Göğümde simsiyah gözlerini yasaklama
Çoğalt aydınlığımı benden saklama
Kefen değil, ölümler örter bedenleri
Ölüm değil, ayrılık öldürür sevenleri
Sevenler ölümleri öldürür sevdasıyla
Aşk kefen giydirir en meçhul edasıyla
Ölüm; ölümsüz kılar aşka kefen giyenleri
Her akşam azar azar bölüyor sesinin yankısı
Çığ gibi iniyor bakışların; çağırıyor ölüm sancısı
Yaralıyor yaprak yaprak şehrinin saçakları
Ölüyorum ansızın gör içimdeki kanlı bıçakları
Kanımla yıkanıyor dört mevsim ve taş duvar
O şehirde bıraktım,
Gömleğimi ve de ceketimi.
Uzak duraklarda,
Küflü duvarlara astım, sol yanımı.
Toplayamadım kalabalık meydanlarda,
Çözülememiş bir denklemin bilinmeyenlerini.
papatya, avuç içine bırakılmış aynam
her ayrılığa bir tutam gözyaşı döker
papatya gariban, papatya yetim bakar
papatya, aynaya düşen yüzün yaralı
köpük köpük denizlerin dalgalı
papatya, yüzümde yaralar sarar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!