Her gün işe giderken görürdüm onu. Elinde bir süpürge o kadar itina ile Mahallenin parkını süpürürdü. Gayet ciddi tavırlarla işini yapardı.Belediyede çalışan bir temizlik işçisi desem, değildi. Çünkü üzerinde belediyeye ait herhangi bir kıyafet yoktu.
Onun o kadar görevine düşkün oluşu ve çok güzel temizlik yapışı o kadar hoşuma giderdi ki, nerdeyse içimden gidip onu tebrik edesim gelirdi. Yine öyle günlerden biriydi. Adamı sırılsıklam ter içinde ve yorgun bir şekilde gördüm. Yanına doğru yaklaştım. Ama adam elindeki süpürgeyi at gibi yapıp, üzerine binerek deh deh diyerek hızla kaçmaya başladı. Çok şaşırmış bir halde donup kalmıştım. Sağa, sola bakınırken yakındaki esnafın biri yanıma yaklaşarak, "Hocam dedi.O gördüğün adamın belediyede çalışan bir oğlu vardı. Oğlu vefat etti. O günden beri kimselerle konuşmaz ve oğlunun belediyedeki park temizleme işini yapmaya başladı. Her gün oğlunun yerine temizlik yapar ve çeker gider dedi. Ama oğluma bir laf gelmesin diye bütün her tarafı temizler. Yıllardır üşenmeden, yorulmadan çalışır, kimseyle konuşmaz dedi. Galiba delirdi, diye de ekledi".
Uzaktan bakıp da yanlış değerlendirdiğimiz
İnsanların neler çektiğini biraz ilgilenince
Anladığımız gerçeği ile bir daha daha bir daha
Bir güzele gönlüm tutsak,
Bırak diyorum bırakmıyor.
Adı nedir varıp sorsak
Sorak diyorum soramıyor.
Ceylan sekişlerinle,
Dokunma gönül yarama.
O ürkek bakışlarınla
Bende geçişini arama.
Sonu bitmez hep ben'lerin
Kime çekmişse genlerin
Gelmez hani gidenlerin
Bir şey almadan gitti
Böyle geçerse günlerin
O kadar farkında değiliz ki hayatın, her gün işlerimiz var bitiremediğimiz. Hâlbuki işlerimizin yapılış amacı öncelikle iyi bir hayat sürmek, insanlarla diyaloglarımızı önemsemek ve özellikle ailelerimize önem vermektir.
Bizim yaptığımız ise işlerimizin arkasına gizlenip, çoğu önemli işleri ertelemek oluyor. Örneğin Çocuklarımızla ilgilenmek, yakınlarımızı ziyaret etmek, kendimize zaman ayırmak gibi.
Hayat girdabında bezirgân hayatı yaşamak ya da yaşadığının hiç farkına varmadan dar bir alanda paslaşmalar yapmak! Sanırım şu geçici dünyada bizlerin neleri kaçırdığının göstergesi oluyor.
Her gün akıllarımızdan çok şeyler geçiyor. Özlediklerimiz, ellerinden öpmemiz gerekenler,
Mezarlarını ziyaret etmemiz gerekenler, Bizlerden hayır dua bekleyenler! Göçüp gidiyor insanlar sonbahar yaprakları gibi, savruluyorlar bilinmedik yerlere, Haber bile veremiyorlar. Bizlerde göçüp gideceğiz bir gün ve gözlerimiz hep arkada kalacak… Biliyoruz ki yapmamız gereken, hayatımızı düzene koyup zaman ayıramadıklarımızı bir gözden geçirerek onlara zaman ayırmaktır. Çocuklarımızın isteklerinin parayla sınırlı olmadığını, onların aile sevgisine ihtiyaçlarının olduklarının farkına varmalıyız. Evimizin kedisinin veya bir köşede durup duran çiçeğimizin bile bizim sevgimize ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız. Yaşlanmış anne ve babamızın ya da hısım akrabamızın bizler için tükettikleri ömür için bir ahde vefa göstermek gerekmez mi? Onları önemsediğimizi göstersek ne kaybederiz ki… Yakın akrabalarımızı, komşularımızı ziyaret etsek, onların dertlerini, sevinçlerini paylaşsak acaba dünyadan daha az mı zevk alırız? Şu anda yaşadığımız yani var olduğumuz hayatın bi r gerekçesi yok mu sizce?
Girdiğimiz ortamlarda güler yüzlü olmaya dikkat etsek, insanların yaşama arzularının ve sevinçlerinin devamı için bunun ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz. Hayat tek düze yaşam silsilesi değildir. Kendimizi bir ırmağın sularına kaptırıp, devamlı çırpınmakta olan kişilerin konumundan acilen çıkarmamız gerekir. Bir gün ırmağın nazlı nazlı akışını izlerken bir gün içerisinde yüzmeli bir gün gerekirse ırmağın sürüklediği odunları toplamayı bilmeliyiz. Gerekirse ırmak kenarında piknik yapmalı, balık avlamayı bilmeliyiz.
Şimdi insan olmak vardı dedi bir hayvan
Bir baktı sonra kendine döndü utandı!
Bir sürü insan vardı çok acele
Hayvanlaşmaya çalışan....
Çakmak çakmak…
Umut çakıyordu gözlerin,
Dilin başka gözün başka diyordu.
Dilinle gözünün birlik olduğu gün,
Uçacaktım mutluluktan.
Hep aynı yollardan geçiyor insan
Hep aynı türküyü mırıldanıyor
Hikaye hep aynı bitiş hep aynı
Hep aynı çaresiz kalıyor insan
Hep bir şeylerin peşindedir insanoğlu. Tarif ederken hayatı, elde etmek üzerine kuruyoruz bütün hayallerimizi. Koşturmacalar hep ben odaklı. Yarışmalar birincilik üzerine. En güzel olanını kendimize layık görüyoruz. Her şeyi bizden başkası bilmiyor!
Paylaşmayı bilmiyoruz mesela, Bilmemekten çok istemiyoruz. Kıskanıyoruz, hakkını teslim etmiyoruz kimsenin. Samimi davranışları terk edeli çok zaman olmuş. Sahte yüzler takınılmış maskelerden. Diller yalana pelesenk olmuş. Pişmanlığın artık yüzü hiç kızarmıyor.
Yığınla mal yığmışız önümüze. Bire bin katmakla meşgulüz. Gözlerimiz kararmış hep ben demekten. Gülümsemeyi unutmuşuz. Eğlenmek dahi artık rol icabı. İnsanlar kendilerini kandırmakla hayli meşgul. Başkasını kandırıyorum sanarak bütün günahlara gark oluyorlar.
Bütün bunlar iyi yaşamak için güya. Dost kazanmadan mutlu olunmayacağını öğrenmeliyiz önce. Demir kapılının ağaç kapılıya muhtaç olabileceğini unutmayacağız. Mutluluğun paylaşmaktan geçtiğini öğreteceğiz önce. Yarışmadan çok çalışmanın ve başarmanın zevkine varacağız. Güzellikleri yalnızca maddede aramayacağız. Güzelliği fark edip mutluluğu yakalayacağız.
Başarılı olanı tebrik edip, teşvik edeceğiz. Kıskanmaktan çok paylaşacağız ki mutluluk oyunları değil gerçekten mutlu olabilelim.
Bütün amacımız dünyada ve ahrette mutlu olmak değil mi? O zaman inandığımız gibi yaşayarak, davranışlarımızı ona göre şekillendirmek gerekmez mi?
Sevda bir kuş oldu aşkın peşinde
Herkes aşık olmaz sen onu söyle
Önce pişmek gerek mecnun çölünde
Bütün aşkın sonu hep ona gider
Yaratılan kulun borcu hiç bitmez
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!