Gecenin kalanına uyandım
Bir gözüm mavi bir gözüm sende
Raflarda okunmayı bekleyen kitaplar gözlerime küskün
Hiçe saydığım kaderim tutamadığım kalemlerle
Sabah yüzünü göstermesin hiç
Gecenin kalanı yetiyor seni görmeme
Geçtim bu karası bizden olmayan siyahtan,
Gecesini,gündüzüne satandan,
Geçtim yarasında kabuk olduğum yalandan.
Boş yere kuruldu sahneler,
Perdeleri bir bir açıldı,
Sohbet ederken anılarımla,
Bugün sana rastladım.
Yanımda bugünün serserileri,
Bir avuç timsah ve gözleri.
Ağlamaklıydı gün ve uzun;
İlk yağmur burda yağmıştı sanki,
Fildişi satıyor işportacılar
Ve sen değerleniyorsun,dişlerde ki gülmelerde
Ben unutmadım seni,istemedim belkide
Bardağın sıcaklığında kaldı çayımız
Şimdi; soğuk,sıcak,hangimizin elinde
Mahkum edici bütün bakışlar
Sigarayı rüzgara karşı yakarken
Kül tablasında bekletiliyordu mutluluk
Rüzgâr olup savurmakta vardı kendini,ateş olup doğmakta
Kaldırım taşlarından denize yuvarlanıyordu bağırışlar
Kimse duymuyor,öylece boğuluyordu
Bilsen ki içinde naralar atar gölgemin
Bakma öyle sessiz durduğuna
Bilsen ki ayırmazsın peşinden
Huzur dolu sokakların karanlığında ki gölgenim ben
Aydınlıktan karanlığa geçerken
Bilsen ki güllerde siyahtan
O herşeyi bıraktı,pastasını üfleyince,sönecek sandık.
Mum dibi gibi kaldık,doğmadan bitiyordu bugün,
Olan bitenden azdık.
İhanetin doğuşunu izledik,
Üç mü,dört mü? Galiba iki kişiydik.
Uzundan bir ip doladım geceme
Ölüm kaygısı ve senin kaygın, yokluğun,suskunluğum hepsi içiçe
Öylece uzuyor
Çözemedikçe bağlanıyor anılar, yollar ve kapılar kapanıyor ardında sen olmadan
Bir ince ip,dolanıyor geceme
Üstünde yürüyen binbir çelişki,her seferinde düşüyorsun
Kalem kendi çizgisini görmez,
Kendinden kırılır önce,düşer.
Düşer,el tutmayı bilmeyince.
Düşer de,seni bilinmezliğe,
Beni öptüğüm alına çizmez.
Şehirler duyurur mu ölümün çığlığını?
En adi kurşun nasılda çıkar gelir mağarasından
İnsan insana neleri hoş gördü ki?
Bir savaştan öteye yoksul kaldık; insansız,gençsiz,anlamsız...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!