gelin ettim seni
çıkardım
gönül evimden
mumyaladım izini
vermediklerini verdim
vermedim
Bulutlar indi Göksu'ya raks ile eyledi âbâd
Nedîm meşrebli sevgiler büyütür şimdi sâdâbâd
Kuruldu meclîsânı meşk muhabbet var Fuzûlî'den
Sermest eder efkâr'ı aşk gâm içre ehl'i harâbâd
odamı şafağa taşırken camından
sıcak düşlerin kollarında
sırt verip yatağa
uykulardaydın
senin şairin oldum peşinde
şiir oldu hislerim
bak yine başbaşayız
fukarâ dertlerin mâtem sofrasında
diz kırıp oturduk
bel eğip boyun büktük,hasrete
bir lokmadır tokluğumuz sevdâya
çok şükür doyduk...
bir öpüş'tü
tatlı rüyalardan yanaklarıma
ateşler düştü.
ey..! kovuğumun serinindeki pınar
kor dudaklarıma güneşler üşüştü.
med-cezirde gönlüm
seni seviyorum
seveceğim seni
hep böyle kalarak
tazelenip
her mevsim her gonca her çiçek
yaprağında
Sevabını köşe bucak saklayıp
en mahrem sokaklarında şehrin
hep günahını paylaşan
İnsanlar;
görünmezlik masumiyetinde şehrin
sığınıp
sana seni anlatmak;
sen;
çöl ortasında,
içine yıldız düşmüş dipsiz kuyu
zehir zehir sana akar kıyında akrepler.
İlâhi,bürüdün sevdâmı beyaza
Aşkedip doladın dilimi ayaza
eritir çözer buzlarımı
içimi ısıtan şiir gibi
nazlı yürür,süzülürsün yâr
Beyaz örtülü siyah gecem
ürperen tenimde...
diri soğuğun
şimdi
terlemek vardı
Kumrular gibi tünek.
Aslında pek çok defa sizin şiirlerinize ziyarette bulundum ama hiç birine yorum yazısı yazmadan sayfanızdan çıktım.
Kaç defa okudum bilemedim bir çok şiirinizi.
Ama eremedim dizelerinizdeki sırra.
Yazamazdım yorum hiç birinin altına.
Ben okudukça silindi her kelime, uçuştu ekra ...