Nazlı bir güzeldi o, bahtında yazı idim
Hüsnüne yüreğimin yanık avazı idim
Her şeyimi uğruna vermeye râzı idim
Belli değil süresi, tutuşturdu yanarım
Yazık ki ayırdılar, özlemiyle kanarım.
Emzikteyken düşman ana, babamı
Vurdurtmuş da yetim, öksüz kalmışım.
Depreştirmen, deşeleyip yaramı
Körpe iken belâlarla dalmışım.
Bilmeden nâmerdi, merdi, mertliği
Barış varken ne bu hoşgörüsüzlük?
Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? â
Hem ihânettir bu, hem görgüsüzlük
Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga?
Ne seni üzeyim, ne de sen beni…
Pencere, kapıda seni bekledim...
Ümit dolu, gelmeni bekledim...
Hasretin depreşti, çekemez oldum...
İmdadıma yetişmeni bekledim.
Gölge yaptım yüreğime ismini...
Beklediğim gelmedi, hayâlim kan içinde
Canım her an can verdi, bir heyecan içinde.
Yaşadı infiâli, yaşamamış yüreğim
Kavuşmaya özlemli, bin bir ilham içinde.
Sığlara sığınmış aç, susuz, sefil
Kimi, kimsesi yok, perişan halkım!
Saf kuzu, idâre edenler gâfil
Kimi, kimsesi yok, perişan halkım!
Beyinlere demir atmış tembellik
Gitmez dudaklarımdan ilk bûsenin ateşi...
Kâlbimde başlattığı yangın devam ediyor...
Batmaz, karanlığıma doğan sevdâ güneşi...
Her yanımı felç eden salgın devam ediyor...
Unutamam; sarhoşluk verdiği o süzüşü...
Dün Kızılderili bir çocuktum ben,
tabiatla iç içe,
boğulmuş sevince.
Arılarla, kelebeklerle, kuşlarla yan yana
yaşardım dağlarda, mutlu ve özgürce.
En yakınımdın, en uzağım oldun,
kimim kimsem kalmadı.
Tek sığınağımdın, her tuzağım oldun;
Gözlerimde dinmeyen
sağanağım oldun.
Ağladıkça...
Sızılar ta derinden, karınca ölse kâlbim
Emelim yaşatmaktır, korkarım öldürmekten.
Üzsem haksız birini, tirtir titrer her yerim.
Târifsiz zevk alırım, üzgünü güldürmekten.
Ne anlamsız kin, garaz: ne mânasız dövüşmek!
Bu arkadaşı tanımıyorum