Seni duyan, dinleyen kim?
Konuş, konuş boşa gitsin!
Duysa bile…anlayan kim?
Konuş, konuş boşa gitsin!
Ömür koşa koşa bitsin!
Bir bakışla âleme ilan oldu gizlerim
Ele verdi sırrımı, sırrı bilmez sözlerim
Doğuştan gözyaşına mahkum imiş gözlerim
Gözyaşımı içime akıtarak ağladım.
Uzaklardan bir nağme duydum, içimi yaktı
Sevgili kor varlığıyla
Kül vücudumu kuşattı
Can alan silahlarıyla
İrâdemi söküp attı.
Savaş meydanı yüreğim
Her cevri, her kahrı göze almışsın
Hatıratı bir bir yere çalmışsın
“Bitti her şey” diye, haber salmışsın
Yıkıldım, duyunca, inanamadım!
Şaşırdım el, ayağım dolaştı
Susuzluğum sanaymış...kandıramaz başkası!
Her yerde senin aksin....andıramaz başkası!
Her gerçeğin hayâli, her nesneden yansıyan;
Gökten, gözden yağmuru indiremez başkası!
Başucunda kül yüzümün
Gözleri var, darmadağın! ..
Yıkılan umutlar dünün
Közleri var darmadağın! ..
Tırmanılmaz yokuşların...
Burası batı
Hatta batının en batısından daha batıda
Sürekli sallantıda
Doğuya çok çok uzakta bir yer
Buralar da görülmeye değer
Ayaklar altında burada da makbul değerler
Hiç kimse açamadı geçtiğin kapıları
Kendi kendime mahkum tükettim hep yılları
Gönül ağacımın sen oldun umut dalları
Umutlarımı niçin yıktırdın çalıkuşum.
Girdiğin hücrelere hiç kimse giremezdi
Düşüncemin...kırık putu...
Ruhumun...kirli tabutu...
Canım isyanlara tutu...
Kurtaracak kimsem yoktur!
Beklentiler körfezi can...
Aşk hâzinede som, sırdan cevherdi
Gözlerden sessizce gönüle girdi
Özlem güllerini sevgiyle derdi
Âşıklar bağında kemâle erdi.
Sormayın bilemez, çekmemiş derdi
Bu arkadaşı tanımıyorum