Zamanı durdurmak elimde olsa
Durdurup inan ki sana koşardım.
Canıma varlığın kor gibi dolsa
Şikayet etmeden öyle yaşardım.
Meyletmezdim inan başak birine
Gül ağlarsa, baharın gözyaşı hiç diner mi?
Zor yangın kara sevdâ, yâr olmadan söner mi?
Yâre kapılan kalbim, köle yapılan kâlbim
Sormakta, “son nefesin vermeden yâr döner mi? ”
Doruklarda kar aşkım, şahidim karlı dağlar
Bu nasıl anlayıştır, bu ne biçim insanlık?
İnsanları sinsice öldürmeyi düşlüyor.
Belli ki, benliğini işgal etmiş karanlık
Haklı-haksız fark etmez; saldırmayı düşlüyor!
Başlarsa tutuşturur her yeri, biter hâyır
Bindirdiler, elimden tutup bir salıncağa
Zannettim ki, kavuştum; şefkatli bir kucağa!
Çocuklar gibi zevkle dolu sallanıyorum…
Bakışlar çevrilince, mahcup, utanıyorum!
Sevgiden olageldim, muhabbet sevinç bağım…
Öpülmeyi bekler hep nâzik, nârin yanağım…
Gülümser hoş, ağlar aç kaldığında, dudağım…
Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! ..
Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! ..
Öldü diye bıraktılar,
düştüğü yerde yiğidi.
Lapa lapa kar yağarken
sızıladı yaraları…
“Ne etmişler bana böyle? ”
diyerek birden irkildi
Hayâllerim gazel döktü
Gönlümün güz mevsiminde.
Ümitlerim boyun büktü
Gönlümün güz mevsiminde.
Yağdı düşlerime karlar
Her tarafım yanar andıkça gülüm
Usanmam, anarım yandıkça gülüm!
Susuzluğum sensin, açlığım da sen!
Merhamet, yanarım kandıkça gülüm!
Her yerimi işgal, istilâ etti…
Resmi bile yok; sır tenin içinde
Kurtulmam imkansız mübtelâ etti
Ben yoğum, olan o, canın içinde…
Gözlerime ışık, canıma besin
Engin dur daima, yüksekten uçma
Süz sözü her zaman, konuşma saçma
Kardeşine bile sırrını açma
Açıklanan sırlar ilana gider
Acı yoksa, hayat vermez hiç lezzet
Bu arkadaşı tanımıyorum