şimdi kokunu çekmeliydim içime;
tiner bağımlısı bir çocuğun
aklını başından alan o deli hazzı
yaşaması gibi yeniden...
bu şehir,
bu karanlıklar,
bu kalabalıklar,
bu sensiz,
bu hissiz binalar...
Nasıl mıyım?
Sadece yokluğun kadarım sevgili, ne bir eksik, ne bir fazla; o kadar yalnız, o kadar garip, o kadar sensiz ve yerinden çıkarılmış bir yap-boz parçası kadar anlamsız...
gözlerinde okyanuslar bulduğum, uçurumlarına düştüğüm sevgilim...
seni sevmek demek,
beş yaşında bir çocuğun ilk kez yaptığı bir resmin masumiyetinde kaybolmak,
hiç kimsenin gidemeyeceği yerlere göz açıp kapayıncaya kadar gitmek
ve sonunu bilerek yaşadığım dünyada ölümü unutmak demek.
sende ben masumiyeti sevdim,
sende hiç kimsenin ulaşamayacağı kadar uzaklık,
sende bir daha asla kavuşmak teriminin olmadığı yerleri sevdim,
sende ben yalan rüyalar,
yalan düşleri sevdim,
yine de sevdim,
önce saçların dökülüyordu yüzüme,
sonrasında dudakların dudaklarıma.
ayrılık yoktu,
ölümse çok uzaktı.
güneş daha sıcak,
mevsim ilkbahar lekeli bir yaz.
hadi diyelim unuttun,
hadi diyelim anılar kayboldu zihninden,
parmak izlerimi nasıl silebilirsin,
başka biri kaybedebilir mi izleri teninden?
kadınım, ilkbaharım...
sen benim;
yabancı bir ülkenin metropolünde binlerce insan arasında yürürken aniden karşıma çıkan ve içime erimiş demir tavında mutluluk tohumları eken tanıdık yüzümsün...
sana ben,
hiç kimsenin sunamayacağı kadar uzaklık,
sana ben hiç kimsenin yüklenemeyeceği kadar hasret,
hiç kimsenin taşıyamayacağı kadar aşk verebilirim;
ne dersin,
bana sonsuza kadar "yasak" kalabilir misin?
hiçbir kurum yada hiçbir imza engel değildir aşka...
hadi bu gece tüm yasaklarını yastığının altına sakla...
çünkü hiçbir aşk boyun eğmez bilmelisin,
kaçıp gider sevdiğinin kalbine.
sen ona sahip olduğunu düşünürken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!