Kurduyla Kuşuyla,
Yazıyla kışıyla,
Toprağıyla Taşıyla,
Bu memleket hepimizin.
Edirne, Van, Karsıyla,
Bizim köyün gelmiş, harman zamanı,
Biçilmiş ekini, savrulmuş samanı,
Ne düveni kalmış, nede harmanı,
Hani köyüm, nerde komşular?
Köyümün ağa, beyleri ölmüş,
Bakın sönmüş yine bir ocak,
Dumanı bitmiş külü savrulmuş.
Yanmaz artık bu ocak,
Bizim ele güneş ne zaman doğacak?
Nerede ay, yıldızlar yok?
Karalar bağlamış zülfü siyahım.
Söyle nedir senin bu efkârın?
Gelmez mi ola hiç yaz baharın?
Her zaman karda kıştasın.
Bazen gonca gül gibi açarsın.
Tarih anlatmaz nice yiğitleri,
Şahit oldu Ceyhun, Seyhun ırmakları.
Çiğnedi suyunu bunca Türk'ün atları,
Bunu tarih anlatmaz, yok ki yürekleri.
Beni tehdit eder oldu bir avuç Avrupalı,
Saçlarıma aklar düştü bu sene,
Gittin gurbet ele geri dönsene,
Dalıma baykuş kondu görsene
Örenler içinde kaldım duydun mu?
Tutmaz oldu, elim kolum,
Reyyan kapısından girebilseydim,
Kevser havuzundan içebilseydim,
Ey ulular ulusu seni görebilseydim,
Cennet gülünü görmeye geldim.
Çok özledim hak dostunu,
Arı balda güzeldir
Çiçek dalda güzeldir
İnce bel Şalda güzeldir
Sarmayan ne bilsin
Tarlada toprak güzeldir
Sinemi yaralar ayrılık hasreti,
Bırak şu inadı, kini nefreti,
Bırak gel, şu zalim gurbeti,
Gezerim garip garip.
Gönül bağımda başka gül açmadı.
Çıktım Bingöl dağının doruğuna
Yenik düştüm kar ile soğuğuna
Hayinler çekilmiş kovuğuna
Bir hayin kuruşunu vurdu beni
Celil'im alnından vurulmuş yatıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!