Hatırla olanları, çiçeklensin son bayır,
Kuzuların, tayların koşuştuğu gök çayır! ..
Bulutlar gün ortası ufka efelenirken,
Topla çağrışımları gönlünde ağır ağır! ..
Kös çalsam duyar mısın yüreğinin dengine? !
Davet etsem var mısın, aşk’ın his ahengine? !
Rüzgarlı gözlerimiz can cana pupa yelken,
Dağa bir kartal konsa yer gök mürüvvet bula,
Dağdan bir ceren kaçsa kuzgunlara yem ola;
Sözün bittiği yerde dağ fare doğurmuşsa,
Kardan-pisik toyunda laf ebesi tef çala…
Ekerken tarlada yok, biçerken orak adam;
Hasadı harman olmaz, kel başa tarak adam;
Onu hakkıyla tarif edebe mugayir de,
Kökü gövdesi kayıp, safi dal-yaprak adam! ..?
Mânâ simgelerinin at koşturduğu yerde,
Hangi menzile varsan perde üstüne perde;
Öylesi bir oluş ki mümkünse de gözlemi,
Amaçladığın anlam her dem içten içerde…
Açık denizlere taşımıştım günü-birlik
Kınalı kekliklerin aşka davet ötüşünü
Ve gelinciklerle salkım saçak bezemiştim,
Mercanların,
Can çekişen özgüven örgüsünü...
Kimde bir gamze görsem düşünceme batarsın,
Seninle bütünlerim resmin özlem halini! ..
Renklerimi sağaltır karbeyaza boyarsın,
Gönlümün gönderine çekerim hayalini! ..
Büküldü zamanın gel geç umuru,
Akrep kuyruğunu yere indirdi;
Beka bulsun diye ilkyaz yağmuru,
Yelkovan terini yele bindirdi.
Efkârı firen tutmaz laçka dil balatası;
Cinler kurşun dökmüş de boz buhar kafatası;
El hak esir aldığı söz dinler dostlarına,
İzzet ikramdan kastı kuruntu salatası…
Gerçi misafiriz ya şu gidimli Dünya’da,
Korkmaktan ürktüm en çok, o da başıma geldi;
Eylül güz hedefini on ikiden vurunca,
Yılgınlık aşılayan zıtlar aklımı çeldi.
Hüzzam elvana karıp onca siyah beyazı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!