Soğuk bir kış gecesinde resmin elimde
Tel tel örgüsünü açıyorum saçlarının
Sanma ki rüzgar okşuyor yanaklarını
Bil ki bendim
Issız bir sahile vurduruyorum şiirlerini
Yer: Kimsesizler mezarlığı
Vakit: İkindiyle akşamın pazarlığı
Vaziyet: Son durağın tenhalığı
Bilinmiyor aç mı gitti, yoksa tok
Nedeni çok
Nasılı yok
...
Bir kelime bulmalıyım
Kan kırmızı olan
Aşk kitabı yazdıran
Araf muğlaklığında kalmayan
Öyle ki aşina ruhları kavuşturan
Öykünmedim başkalarının öykülerine
Terlemedim ayazlarda Kazancı yokuşunda
Susuz yazlar da düşmedi takvimlerden payıma
Şenim hep, elma şekerim elimde
Sen dememiş miydin " Yalan da olsa söyle "
Tepiliyordu keçeler, gençtim
Körpe kuzunun başındayım
Çimenin ve kınanın kokusu iç içe
Dalıyordu kepçeler, açtım
İsli kazanın aşındayım
Ziya az zindan çok
Sığınacak çınar yok
Sürgünler bile sürgünde
Güneşi arasam bulutların üstünde
Destan az roman çok
Sırrına ermek değildi niyetim hiçliğin denizinin
Bir hülyaya dalıp çıkacaktım
Olmadı, olmuyormuş
Hep Hominem to memento derdin bana
Unutmadım unutmamasına da
Ağır geliyor işte bu yük
Örümcek gibi hızlı örmez kader ağını
Bir bakarsın ki aşmışsın Kaf dağını
Yabana atma kitabın sözcüğünü
Yakala bir yerden çorabın söküğünü
Kalbini ,sepetinle sal aşağı ,camdaki kız
Gezdireyim onu, ıssızlaşmış sokaklarda
Söz, getireceğim akşama doğru
İstersen çekme sepetini
Beklesin mağribi, yıllardır beklediğim gibi
Ekmek kokusu kadar eskidir duvar ustalarının nasırları
Usta ve çırak aynıdır bu meslekte
Temel atma töreni ilk kazığın çakılmasıyla başlar
Kimisi döküp geçer perde betonu
Kimisi de kan ter içinde yüreğine atılan taşları dizer
Akıldan kalbe çekildiyse engeller, semalardan bile görünür
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!