Şu engin dağlardan akar,
Coşkun coşkun ırmaklar.
O dağlarda ben yaşarım,
Sevgim dünyalar kadar.
Varsın ordan söylesinler,
Ömür verdin Allah’ım, yolunda harcayamadım.
Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) gerçek ümmet olamadım.
Üzerimden dünyanın sevgisini atamadım.
Rızıklandırdın beni, kanaatkar olamadım.
Ecel geldi yaklaştı, ne desem bilemiyorum?
Gökten yağmur gibi bomba yağıyor,
Düştüğü her yerde canlar alıyor,
Kurtulana hayat zehir oluyor,
Savaşlar bitmiyor orta doğuda.
Bir bebek gördüm yaralı, ağlıyor,
Yaklaşık bir yıl önce
Mapus damına düştü bizim Ali.
Onu mapus damına götüren olay
Şöyle gelişti:
Aşıktı bir kıza, hem de deli gibi.
Gözü başka bir şeyi görmüyordu.
İsmin yok yüreğimde,
Cismin yok hayalimde,
Sen yoksun gelecekte,
Defterimden seni sildim.
Söküp attım hayatımdan,
Ecel yanı başımızda,
Azrail geldi gelecek,
Üç günlük şu fani dünya
Ki, sona erdi erecek...
Haydi gidelim desem,
Gelir misin benimle?
Ayrılabilir misin anandan, babandan?
Ayrılabilir misin kardeşlerinden?
Yaşlı nineni yatağında naçar
Emanet edebilir misin geceye?
Önce toprağı, topraktan insanı yarattı, Yaratan.
Cennete koydu; saltanat verdi; üstün kıldı Yaratan.
Bir emir ile, secde edin kuluma, dedi, Yaratan.
Şeytan etmedi; asi oldu; huzurdan kovdu Yaratan.
Şeytan geldi; mühlet istedi; izni verdi Yaratan.
Boğazımızdan lokmalar geçerken bir bir,
Dönüp bakmadık bile, helal mi değil mi?
“Buyur kardeşim, gel sen de götür” denince,
Yedik üzümü, sormadık bağı, değil mi?
Nefis, şeytan, şehvet sarmış etrafı,
Henüz sabah ezanı okunmadan,
Horozlar ötmeye başlamadan,
Tavuklar tardan atlamadan,
Sobanın koru kül olmadan,
Seher vakti uyanırdı anam.
Üstünü, başını giyer,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!