Hani başım sıkışınca gelirdin?
Dost dost, diye seslendim de gelmedin.
İçimdeki ışığıda söndürdün.
Dost dost, diye seslendim de gelmedin.
Erenlerin dergahında yetiştim.
Sahte insanlar, riyakar dostlar,
Yüreklerinde kin taşıyanlar,
Yüze gülüpte, sırttan vuranlar,
Uzak olsun, bizden uzakta dursun.
Bollukta gelip, darda kaçanlar,
Ey gidi yalçın dağlar!
Ey gidi engin kayalar!
Ey gidi ceylan gözlüm!
Şimdi neredesiniz?
Niçin beni yalnız bıraktınız,
Bu dört duvar arasında?
Aşkı, sevdayı yaşamayı bilmeyen,
Hüzünle, kederle yakıyor ağıt,
Huzuru, sevinci bırakma elinden,
Sen yine çevrene umutlar dağıt.
Dost bildiklerin sırt dönseler de sana,
Anadan, babadan, sıladan uzak.
Arkadaştan, kardeşten, yardan uzak.
Ayrılığın ateşiyle yanarak,
Vatan borcunu öder can askerim;
Avcı komando kardeşim.
Korkuyorum sana aşık olmaktan
Eski aşklarım geliyor aklıma
Hep bir aldatılmışlık
Hep bir terkedilmişlik
Ve ardından hüzünlü geceler
Bir küllük bir de sigara
Hayata gözlerimi açtığım köyden
Ayrılalı uzun zaman oldu,
Gidenler geri dönmediler gurbetten,
Kavgamızın adı ekmek oldu.
Alın teri akıttık, para etmedi,
Rızık verdin, şükretmedim.
Kazanan benim dedim.
Zekat, sadaka vermedim.
Karunlara benzedim.
Sağlık verdin, hamdetmedim.
Buram buram tarih kokan şehir;
Her semtinde ayrı bir hikaye gizli.
Seni bu hallere düşüren kimdir?
Söyle, neden gözlerin nemli?
Ulubatlı Hasan'a söyleyelim,
Zamana suç bulma, zaman aynı zaman, değişen bir şey yok,
Gün yirmi dört saat, hafta yedi gün, sene üç yüz altmış beş…
Bugün dünden beter, yarından ümitsizim deme, dinle, bak,
Diyor ki Habibullâh : “Olmasın günlerin birbirine eş!”
Süfliyat kaplasa da her yeri, uyanık ol, gaflet etme!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!