Bulutların üstünde yıldızlardan
Sonsuzluğun ötesinde
Bir çift göz bakıyor
Ok gibi yüreğe girercesine
Saklamaya çalışıyorum
Ellerimdeki yirminci yüzyılın nasırlarını
Dünya denen tezgahta vicdan satylmaz
Sözün do?rusuna dönüp bakylmaz
Dostluk çorbasyna sevda katylmaz
Di? di?e göz göze kyrar kyrana
Senden özürlüdür seni yerenler
Yakacaksan yak bağrımı
Çekeceksen çek kahrımı
Senle sevdamı aşımı
Paylaşmaya ben hazırım
Senle hazırım ben yanmaya
Aklımın ucundan bile geçmezdi
Beni böyle sahipsiz zamanlara
Bırakıp da gideceğin
Ve böylesine umursamaz
Böylesine duyarsız kalacağın
O gün başkaldırdı kara sevdam
Sevdalar şehrinde divan kurulsa
Gönlümün tahtına sultan otursa
Ne huri ne melek hiç fark etmezdi
Yeter ki şu gönül onda yorulsa
Methi olmasaydı varsın dillerde
Beyhude gurbette gezdim dolandım
Bir yuva kuracak dal bulamadım
Derdimin içinde coştum bulandım
Gam yükünü bölen kul bulamadım
Dost diye sorduğum uzaktan baktı
Gönlümün köşkünde yerin hazırdır
Sen iste yeter ki tahtın kurulsun
Sultanım sen ol gel gönlüm vezirdir
Vermezsem ömrümü başım vurulsun
Canına candaşım yoluna yoldaş
Ganimet görme sen sözleri sakın
Mülk_ü dilde şah ol tacını takın
Yalana gerçeğe iyice bakın
Himmette gani ol gönülde bay
Hevâ ve hevesten sakın uzak dur
DAHA GÜZEL BİR DÜNYA İÇİN
İyi bir insan nasıl olmalı? Diye bir soru sorulsaydı bana, “Duyarlı bir gönle sahip olmalı” diye tereddütsüz cevap verirdim. Çünkü vurdumduymaz, duyarsız bir gönülde sevgiyi, saygıyı aramak olanaksız gibi bir şey… İçinde bulunduğumuz toplumun mekanizması duyarsız insanların yasalarınca işler duruma dönüştüğünden, her gün binlerce yürek yaralanmakta, binlerce insan manevi işkenceler içinde ezilmekte, çeşit çeşit maskelere bürünmüş insanların karşısında korkularımız da gün gün büyümekte.
Hayattan ne beklediğimiz ve hayata nasıl baktığımız gerçekten çok önemli. Sevecen, saygılı, anlayan, paylaşan ve sevgiye değer veren insanlar ancak mutlu toplumları oluşturabilir. Üstelik hayatta hiçbir şey, bir insana rağmen vazgeçilmez değildir. Hayatı ve insanları yanlış algılamamızın tek bir nedeni güzellikleri değil de, kusurları gördüğümüzdendir. Bu kişiler, bilgi sahibi olmaktan ziyade fikir sahibi olmaya heveslilerdir.
Yunus Emre, bir şiirinde “ Bize rahmet yerden yağar” diyor. Yerden yani insandan. Vaktiyle öyle miydi bilinmez ama gördüğümüz kadarıyla ne yerden yağdığı kesin ne de gökten. Mutsuzluklarla dost olalı beri yaşadığımız dünyayı bile unutup yenidünyalar kurmuşuz. Özellikle Sen-Ben çatışması içinde, sevgilere cinsiyet kaftanını giydirip nefis gözüyle bakar olmuşuz. Oysa Hacı Bektaşi Veli “ Muhabbetin dilinde erkek dişi sorulmaz” demiyor mu? Sevmek en güzel sanatken, bu ayırımın dostluklarda hiçbir yeri yoktur. Düşündünüz mü hiç? Hangi lisan gönlü gönülde ağırlar. Dostun dostta aradığı ses hangi lisanda ruh bulur sevgi sözlerinin haricinde. Üstelik yaşadığımız yılları ayakta tutabilmenin en önemli maddesi vefa ve dostluklarımız değil midir? Ve yine bir Hint düşünürü “İnsandan büyük gerçek yoktur” demiş ve bu büyük gerçek, Sait Faik Abasıyanık’a “İnsanı Sevmekle Başlar Her Şey” dedirtmiştir.
Demek ki insanlar sevginin içinde eridiği değerde yüceliyor ve sevgi oranında olgunlaşıp değer kazanıyor. İnsanların gerçek dostları bulunsun, ömrü uzun ya da kısa olmuş ne fark eder, yeter ki birbirine denk olsunlar. Dost dostunu anlar, karşılığı hep sevgi saygıdır alışverişlerinde. Çünkü her veriş bir alıştır. Bir gönderirse iki geleceğini bilir. Şunu hiçbir zaman unutmayalım, toplum özü sözü bir, samimi, sevecen, saygılı, dinamik değerleri ile ayakta durur. Huzur ve güvenle hayatlarını sürdürürler. Sen, ben, o yani biz böyle toplulukları hayal ediyorsak, önce kendimiz bu kimlikleri taşımamız gerekir. Adil ve dürüst olmak gerekir. Gururdan, kibirden, nefretten uzak durmak insan olarak taşımamız gereken önemli vasıflardır.
Bazen küçücük bir iyilik bile büyük felaketleri engelleyebilir. Cebimiz gönlümüze uymasa da, dilimizi uyduralım. Sakınmayalım gönlümüzdekini gönüllü vermekten. Özellikle sevgi ve saygı sunmaktan kaçınmayalım. Var olduğumuzu başka varlıklara da hissettirelim. Gönlümüz sevgiden gururumuz başarıdan vazgeçmeyeceğine göre insanları kaybetmenin değil, kazanmanın yollarını arayalım. Kaybederek zamanı kazanamayız. Karanlığa takılan, karanlığa tutulan bütün sitemleri, bütün korkuları, görünen, görünmeyen sebepleri vicdanımıza kezzap döküp yakan, kuşkularımız, güvensizliğimiz ve de sevgisizliğimiz değil midir? Yüreğimizdeki dostlukları öldüren, hoşgörüden yoksunluğumuz değil midir? Varlığımızı inkâr mayınlarıyla patlatan ve bizi isyanların içinde bırakan da odur. Oysa sevmek ve sevilmek kadar günahsız olan bir duygu var mıdır ki, var olduğumuz bu dünyada.
Söz marifet değil manası yoksa
Esrarı hikmeti özden gelmeli
Muhabbet kurdurur ustası çoksa
Bir bina ki harcı gizden gelmeli
Söz ettirir elbet kişiye hürmet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!