Kim içmez,
son yudumunda zehir de olsa, aşk şarabını
dudaklarında vedanın tadını alsa bile,
kim öpmez sevdiğini...
Öykünürdük sevda destanlarına
Her satırı aşk kokar
Yürek burkar.
Nasıl yaşamıştı aşklarını,
Mecnunlar,Ferhatlar...
Sen gülerken,
bir çocuk atlar kirpiklerinden
kağıttan gemiler yüzdürür gamzelerinde
sigaranın dumanıyla
sevda sözleri gönderir uzaklara
elma çalar komşu yanaktan
sen,
bedenimden düşen bir yaprak
hayatımda öylesine yaşanmış bir an
göğümde parlayıp sönen bir yıldız
düşlerime giren isimsiz bir kahraman…
Bir sevda türküsü tutturup
Elinde yarin elleri
Bindiğin tekne
Bıçak gibi yararken denizi
Köpüklü lacivert sulara
Dalar gibi yaşamak gerek...
Bir mumun ışığında yakalandım karanlığa
Sesimi sokakta yalnız bıraktığın geceydi
Gökteki bütün yıldızları sana bıraktım
Güle düşmeyen çiyi yazmazmış kitaplar
En çok çiy, en sessiz gecede düşermiş
Bir ömür boyunca düşlemişsindir
gökkuşağının altından geçmeyi
ne zaman yağmur yağsa, gözlerin
bulutsuz bir gökyüzü parçası arar
ve aklına çocuksu hayallerin dolar
etrafına çaktırmadan gökkuşağına yürürsün
tan kızıllığında gelme
gelme
ay ışığı gecenin bağrına ok misali saplandığında..
hayallerim bu dünyaya sığmazken..
gelme..
Gereği düşünüldü;
Vicdanımın sesine kurşun değmesin
Yüreğime ateş gibi damlamasın ölüm
Güneşli bir bahar günü,
güz kaçkını kızıl bir yapraktım
önüne düştüm
eylülden kalma rüzgardı beni getiren
kısık gözlerinde kaçamak bir gülüştü
basmaya kıyamadığın kızıl yaprağı yeşerten
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!