Amerika sen cehennemin tacısın özünde
Boğulacağın okyanuslar seni özlemekte
Dolarını yanına al gayyalar seni beklemekte
Sen batıp boğulacaksın onda yok şüphe
bir de arkandan koşanlar peşine düşüpte
Adını bilmiyorum,
bu kızın, bağrı yanan aşığa
su soruyorlar,
şerha şerha kuruyan toprağa
çölde susayanlara
güle yürüyen damlaya
Halılarda çiçekler büyür ve güler,
Levhalar ince ince gözüme düşer,
Bir kuşun kanadı kırılmış, diğeri inler,
Zamanı tutamam saatler koşarak gider
Belli ki sen gelmişsin meleğim.
Ufkum geniş benim
Diğer ağaçların tepesini görüyorum
Göz gözeyiz çamaşır kurutan
karşı balkonla
şu pazar yeri ayaklarımın altında
güneş önce bana değer
Ben ağacın tepesindeki yaprak efeyim
Başım dönmüyor değil bu kadar yüksekteyim
Güneş önce beni ısıtır, neden benim gölgem yok
Suyum çok uzakta dizlerimde derman yok
Neden benimde bir küçücük meyvem yok
geçenlerde giderken
bir sözcük buldum yolun orta yerinde
düşmüş
yüzü gözü yara bere
üstübaşı toz toprak
mazlum dilekçesinden düşmüş
Hayat bilmem ki neden hep sana küstü
Herkese neşe sevinç sana hep acı düştü
İçtenlik var hile hurda yok sende
Gönlün incinir gülüne rüzgar esende
Beyaz bulutlar gibi esen rüzgâr,
Seherde bizim sokağa uğrar,
fırsat bu ya toplarım düşünceleri,
çözmeye çalışırım bilmeceleri
Kadınlar ne güzeldir sarışını kumralı
Çalışkanı tembeli okumalı yazmalı
Nazlı nazlı suna gibi ağırbaşlı olmalı
Dağa taşa düşmeyin asil olun kadınlar
Gülüşünüz yaz gibi size yeter ilkbahar
Uzaktan bir bayan gelir düşe sallanır,
Dedim yorgun musun söyledi yok yok
Gözlükler takınmış san güneşten sakınır,
Dedim düş mü serkeş olmaya, söyledi yok yok
Dedim başın nedir dedi imaj örtümdür,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!