Gülerdi, asil gözlerin
Kaşlarının ardından bakardın.
Kızım..! derken sen.
Etrafımda dönen bulutlar koşardı ardımdan…
Yıldızlarla saklambaç oynardım…
Ellerimi öyle sıkı tutardın ki…
Yaşım yedi..
Okula başlayacağım..
Bir tren savuruyor kara islerini.
Yazıyor talihi gökyüzüne
Edirne'den Ardahan’a, Kars'a…
Ağlarken Trakya….. Akarken Meriç, sınırlar da..!
Sevmek..!
………Sevgiler ucuz, sevgiler toz duman olmuş. Sevgi üşüyor soğukta. Kolay mı bir insana seni seviyorum diyebilmek? Dillere pelesenk olan..aşkım,sevgilim, sevdim.. gibi kelimeleri uluorta savurmak.. İçi boş, anlamı, anlamsızlık la eş değer tutulan. Bana iyi davranıyorsan, yakınsan, fedakarsan, iyi zaman geçirtiyorsan, bana, bana..! dediğin sözlerden sonra seversen beni üşürüm işte güneş ışınlarının en gösterişli anlarında bile.
………..Sevmek...neyi ne kadar paylaştığına bakmadan. Hangi gün ona bir omuz olabildim başını dayayacağı. Hangi gün gözyaşlarına dokundum parmak uçlarımla.. O gökyüzüne uzattığı merdivenin basamağı olabildim mi acaba. Yada o kendine sığamayıp bana taştığında.. ben de kendime sığamıyorum ama önceliğim şimdi sensin diyebildiğim mi..? Yoksa canım yanarken canıma tuz basanım mı?
SARDUNYA SAKSILI PENCERE...
________Bir kadın kaç kadındır acaba? Kaç yürek vardır içinde birbiriyle amansızca savaşan. Bir yanı derya …. Bir yanı akan nehir.. Zamana uygunca.. Birer pınar bulup karışan.Karıştıkça çoğalan. Çağlayan olup bazen setleri aşıp dökülen içine,bazen de söküp götüren seller olup yeşil dallarını kıran…Gene de bıkmadan usanmadan içinde fidanlar yetiştiren. Dayanması için kanı ile besleyen ilmek ilmek işleyen büyüten…
_______Bir kadın kaç pencere açar dünyaya? Her birinden bakan bir başka yüz… Her birinin perdesi farklı ama içindeki yüz aynı..! ! kimi perdeler cıvıl cıvıl, eser rüzgarın esintisiyle, kimi perdeler siyah…. Kimileri de alabildiğine fırfırlı hayat bukleleri gibi…. Kiminden kokular saçılır etrafa tüm çiçeklerden oluşan… Hangi pencereden bakıyorsa ona göre ifadeler oluşan kadınlarımızın yüzleri…. Elleri nasır tutsa da aşınsa da zamana inat tutar sıkıca… ‘’Ellerine sağlık ‘’sözü yeterlidir tüm aşınmalara…
……………Ben bir nefestim sadece dedi … Ürkek, çekingen.Babasının nazlısı, annesinin hiç büyümeyen kızı da olsa o büyüdüğünü kanıtlama çabalarıyla ve toplumsal sorunlarla yüklenip. Yaşamın nefesini ensesinin üzerinde asılı bir kılıcın ha indi ha inecek badireleriyle hisseden yaşadığı kuşağın darbelerinden nasibini alan bir öğretmen adayı…
Rastgele dedi Türkiye’nin illerine….. Ürkekti.. hayatı tek başına kucaklamanın yabancı bir şehirde ayaklarının üstünde kalabilmenin endişeleri ile karmakarışıktı. Ülkenin siyasi çalkantılarının getirdiği zor günlerin yanı sıra idealist yanının her an zincirlenebileceği duyguları ile önce Ankara da yüzlerce öğretmen adayıyla birlikte çekilen kura ve ardından Malatya iline yol alış.Otobüsün penceresinde değişen görüntülere dalarken, çıktığı yolun onun kanına girecek bir sevdalı yolculuğun virüslerinden habersizdi elbette….
………………….. Kendi öğretmenleri süzgecinden geçmişti. Kimisini yüzüne oturan tebessümler eşliğinde anımsarken kiminde yüz kasları geriliyordu.. Her gülümseten öğretmeninden bir parça almıştı yanına…Bende kalan izlerini yaşatacağım dediği öğretmenlerini sıralarken aklında Hiçbir çocuğun düşlerinde, zihnin de korku, endişe ile kalmamak öncelikli hedeflerinin arasındaydı.İnsandı çünkü elinde kısmen şekillenecek, yaşam yolunun en önemli günlerinde çocuk aklında kalacak olan izlerle yaşamı kucaklayacak olan.
Entarimin cimcimi.
Dizemedim incimi
Nerede gönül eyler
Gönlümün güvercini…
Çalışkan kadındı Sakibe Abla. diline dolanmıştı türküsü.
Doğma hazırlığındaki güneş, siyahı terk eden gökyüzü grileşirken ışık la oyun oynuyordu. kavuşma vardı sanki. Vedalaşmaydı yada karanlıkla, alacası düşüyordu ufuk çizgisine. Kızıllık basarken evrenimin aralığını…
Pompeipolis kentinin 200 sütundan oluşan liman yolunda, bilmem kaçıncı sütünun hizasında duran Pompeius, yada Bir klikyalı korsanın ayak izlerinin üstünde duruyordum belki.. aynı yerde milyonlarca göz izledi güneşin doğuşunu günün doğuşunu. M Ö, yada yüz yıl önce işte aynı yerden gene doğuyordu güneş. Dünyam gene dönüyordu güneşe yüzünü…
Dünyamın güneşe dönen yüzünün aşkıydı.. Kucaklayacaktılar birbirlerini.. Toprağı dağı denizi yeşili. Işığa, özlemini bitirecekti. saatlerle sınırlı olsa da…
karabasanlar bitecek.. Coşacak toprak, uyanacak uyuyan tohumlar ısısıyla..
Seni çok sevdiğimi söylemek istedim hep ama hiç söyleyemedim….!
Şimdi söyleyebiliyorum ancak.. Seni çok seviyorum……!
Buz gibi olmuş bir bedenin yanaklarında parmaklarım dolaşırken söyleyebildim bu sözleri.. Öyle güzel ve huzurla yatıyordun ki.. sırtını dayamıştın zemine.. Ebedi uykuna geçmiş.. tüm dünya kargaşasını terk etmişken….Var oluşa inat.. bana cevap vermeyeceğine inat. cevapsız kalacağına inat. söyledim bu sözleri….
Hani iki parmağımıza lastik bantları bağlayıp.. arasına önceden hazırladığımız kağıt cephaneleri. kendimize siper ettiğimiz yastıkların ardından hedefleyip attığın mermilerin, alnıma alnıma çarpar alnım kızarırken canım yanardı ya… o acı neydi ki dedim içimden… Hani amiral battı oyunlarını hazırlayıp, bana oyunun oynanışını öğrettiğinde.. gemilerimi batıran atışların neydi ki… Son hamlen, son gemiyi batırışın canımı nasıl yaktı bilsen…
Hatırlıyorum dün gibi…
Suçumuza inandırmak isteyen
Gözlerden kaçışımızı..
Karanlıkları yaracaktık senin le..
özgür toplumlarda..
Hak ederiz sevgiyi diyordun..
Kadın olmak..merdivenlerin eğimi en dik olanına tırmanmak hayat yolculuğunda.. eğer eğim açısını küçülmüşse .. yüksekliğini ayarlayan karşı cinsin elleriyle.. yada yükselirse eğik düzlem,emekler bilmediği basamaklarda
Doğarsın kimi evde güller açar sen geldin diye…..Kiminde de yasa durur evin önündeki kavak ağaçları… Takılır pembe boncuklu bilekliğin.. Daha yolun başında yüklenirsin sen farkına varmadan…. Cinsiyet nedir? Neden top oynayamam sokaktaki arkadaşlarımla….. Erik ağacının dallarına tırmanmak niçin yasak bana..? Derdin bu olsun. Eğitim olanağı bulduysan eğer…. Kafandaki soruları soramasan da……
Ya onlar..? tezgaha konan çocuk halli kadınlar…? Baba otağından koca otağına taşınanlar…Bez bebekleri gerçek bebekleriyle yer değiştirenler….
Ağır travmaların kader olduğunu, böyle gelmiş böyle gideri..ezberletilenler….Hoyrat eller de hoyratça yaşayıp, sahnede rolleri belirlenenler….!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!