21 Nisan 2010, 10:13
Pine vardı. Komik adamdı. Erkeklerin toplandığı “Köyün İçi” denilen yerde anlattıklarını ağzımız açık dinlerdik. Kendine has bir konuşması ve ses tonu vardı. "Yani bana bak......." diye başlar, bizleri kırıp geçirirdi gülmekten.
Şimdi-şimdi düşünüyorum da epey de partal atıyormuş hani. Gerçi anlattıklarına biraz partal karıştırmasa, biraz abartmasa hoşumuza gitmezdi belki…
..
Asıl adı İbrahim BAŞ. 1951 Yılında Yerliköy'de doğdu. Önceleri saz çalmasına rağmen daha sonra saz çalmayı bıraktı. Bir kaç plağı ve kaseti yayınlandı.
Çorum şehir merkezinde ikamet etmeye başladı.
Bir kamu kurumunda memur olarak çalışıp emekli oldu. Son zamanlarında tasavvufi şiirler yazdı. Uzun süre kanser hastalığına karşı yaşam mücadelesi verdi. 1 Ekim 2013 tarihinde aramızdan ayrılarak Yerliköy Kabristanı'na defnedildi.
Uyan seher vakti, kelpler yatarmış.
İhlas ile hakka şükreyle gönül.
Rabbim kula türlü nimetler vermiş,
Her nefeste hakka şükreyle gönül..!
Benim arkadaşımdır çocukluktan bu yana
Hoşsohbet birisidir fazla yakındır cana
Beş adım birden gider ona uzak durana
Ne bir büyüklük taslar ne de vardır bir kibir
Şiir yazmaz erinir bizim köyden bir şair..
.
Ad: İHVANİ ŞEN
Mesaj:
SarayÖnümden - YERLİKÖYÜM,e
Konya; 1978
04.08.2015 tarihinde kaybettiğimiz Teyzemin Oğlu, Can Kardeşim, Hüseyin Karaoğlu'na. Mekanı cennet olsun. (Resim yaklaşık 1 yıl önce çekildi)
-
Hasta olduğunu duyardım lakin,
Vakit saat bilinmiyor Teyzoğlu,
Birkaç kez konuştuk dururdun sakin,
Zaman geri alınmıyor Teyzoğlu.
İki koltuk değneğiyle gerçekten topaldı. Biz Topal Hüsamettin derdik. Ayakları dizlerinin olduğu yerden de pek bükülmüyordu galiba. Oturduğu zaman ayaklarını uzatırdı. Hatta kendisi uzanır vaziyette dururdu.
O zamanlar bir radyosu vardı. Ondan ajansları dinlermiş. Gülerek anlatırlardı, bir gece yarısı “Baba, kalk kalk Ali Butto’yu astılar” diye bağırarak babasının kapısına dayanmış. Zavallı adam uyku sersemliği ile “Neee, arılığı mı bastılar?” diye fırlamış yataktan.
Askerlik yapıp yapmadığını bilemem, ama nereden öğrenmişse iğne yapardı. Özel kutusunda bir şırınga takımı vardı. Çocuğu hasta olanlar onu çağırır, o hiç erinmez topal haliyle her yere giderdi. Bazen de hasta çocuğu onun ayağına getirirlerdi. Şırınga kutusundaki iğneyi büyük bir özenle gaz ocağında kaynatırdı. Hazırlığını tamamladıktan sonra iğneyi popomuza öyle zalım batırırdı ki !! Dayardı penisilini.
Bizim çocukluğumuzda köyümüz çok yoksuldu. Aklımın kıt kanaat erdiği dönemleri hayal meyal hatırlıyorum da evlerin bir kısmı toprak damlıydı. Kağnılar vardı. Sonra tek tük traktörler gelmeye başladı.
Büyüklerimiz arasında okur-yazar olanlar yok denecek kadar azdı. Babam rahmetli askerde Ali Okulu’na gitmiş ama pek okuyamazdı, birazcık hecelerdi. Bizden bir tek Mehmet Amcam (Mehmet Zobu) okuma yazma bilirdi.
Eee, okuma yazma bilmeyince bizlerin doğum tarihini de kimse yazmamış bir tarafa, ne zaman doğduğumuzu bilmiyoruz yani.
Bizim köyde benim hatırlayabildiğim en eski olay rahmetli Türk Ali denilen kişinin ölümü. Teneşirde yatarken gördüğümü hatırlıyorum kıt kanaat.
Ali Çakal, nam-ı diğer Türk Ali.
Anamgil dört bacılardı. Erkek kardeşleri yoktu. Pancarlık’ta Ana bir baba ayrı bir dayımız vardı ama. Üveydi sonuçta. Belki de uzak olduğu için gerçek bir dayı tadı yaşamadık biz. Eh işte.
En büyükleri Rahmetli Satı Teyzem, sonra Rahmetli Anam Emine (Anama Gökkuş da derlerdi), sonra Mafile Teyzem, en küçükleri de Ümmühan Teyzem.
Ümmühan Teyzemin kulakları sağır. Duymuyor yani. Yedi yaşında menenjit geçirmiş. Hani şu Aşık Veysel’i kör eden menenjit var ya ondan. O menenjit illeti ya öldürür yada vücutta kalıcı bir hasar bırakırmış.
Ümmühan Teyzem ölmemiş ama sağır olmuş.
Ben beni bildim bileli teyzemin kulakları duymaz. Ahraz değil. Biz onunla çok rahat konuşur, anlaşırız. Yedi yaşına kadar öğrendiği Türkçesiyle.. Söylemek istediğimiz kelimeyi yavaş yavaş söyler o da dudak hareketlerimizi okuyarak söyleneni tekrar eder, doğru kelimeyi yakalayınca da başımızı sallayarak onaylarız. Böylelikle çok rahatça konuşur anlaşırız.
Gobeller soğuğun beli kırıldı
Çiğdemler çiçekler biter yakında
Neredeyse cemrelere varıldı
Bacalar bir başka tüter yakında..
.
Canlanır topraklar geçince kışlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!