Derinden özlerim gözümde tüter
Güzel memleketim Yeşil İskilip
Çığrışır bağında bülbüller öter
Güzel memleketim Yeşil İskilip
-
Kışı güzel olur başkadır yazı
-
Bahar gelir çiğdem çiçekler biter
Karışır yaprağa güle Yerliköy
Kırları yeşerir gözümde tüter
Çorum’un İskilip hele Yerliköy..
-
Hoşafçı Hoşafçı da neden Hoşafçı..?
Rahmetli Ahmet Dayı (Çalışkan) Bayat’a gitmiş, eşekle. Bayat 15 km. Bazı ihtiyaçlarını alıp gelecek.
Bayat pazarı Cuma günü. Dağ köylüklerinden olan bir adam tanıyor bunu. “Ahmet ağa falancaya biraz hoşaf göndersem götürür müsün?”
1977’de İstanbul’da medresede okuyordum. Atışalanı tarafında Çorumlu Pala Külcü’yü sorarken bir gecekondunun önünde beni gören bir kadın “Güzel oğlum sen Musa Dayımlara, Azzegile çok benziyorsun, sen onlardan mısın..?” diye sordu. Ben de “Evet ben Azze’nin oğluyum” dedim.
Koşarak geldi boynuma sarıldı.
“Vay gurban olurum Hasan’ım, hafızım” dedi. Sarıldık. Öptü, öptü.. Külcü'nün hanımı Elif Hala'ymış meğer.
O zamanlar Külcü enişte bana hem artistlik, hem de dervişlik dersi veriyordu.
Yıllar sonra, 1982’de Oğuzlar’da ilk misafirimiz o oldu.
Hepsine de Allah gani gani rahmet eylesin.
Aşkınla rızanı isterim Allah
Lütfunla cemalin dilerim Allah
Koymadın sen bende namusu arı
Arzu eder gönlüm daim didarı
EVLATLARIM.
Önce selam eder gözlerinizden öperim. Huzuru Peygamberide dünyada ve ahirette mutlu ve bahtiyar olmanızı Cenabı Allah’tan dilerim. Bu beldeyi Tayyibede, duası makbul olanlar hürmetine, istikametli yaşayıp, ihsanlı ibadet etmenizi, sizin ve sülbünüzden geleceklerin sapıklık ve adavet yolunu tutanların peşine düşmemenizi yüce Allah’tan niyaz ederim.
EVLATLARIM.
Anadolu, öylesine münbit ve dahi velûd bir coğrafyadır ki, nice güzel insanları bağrında yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam etmektedir. Bu güzel insanlardan kimisi, belki herkesçe marufken, kimisi de yalnızca ehlinin malumudur. Müsellemdir ki, güzel insanlardan isimlerinin fazlaca duyulmamış olması onların dîn-i mübîne, ümmete olan hizmetlerinin azlığı ile asla alakalı değildir. İşte Anadolu’da yetişmiş güzellerden, ehlullahtan biridir Hafız İbrahim İpek Çorumî el-Uşşâkî.
Tam bir peygamber âşığıdır
Hazret, 20 Eylül 1934 tarihinde Çorum İskilip ilçesine bağlı Yerliköy’de dünyayı teşrif eder. Nesebi anne tarafından pak silsileye dayanır, seyyiddir. Annesinin sülalesinin Arabistan’dan Çorum’a sürgün edildiğini ve İskilip civarlarına iskân olunduğunu, İskilipli Atıf Hoca’nın da aynı sülaleden olduğunu bizzat kendisi anlatır. Çocukluğunu doğduğu Yerliköy’de geçirir. On dört yaşında Halveti Uşşâki meşayihinden Hüsnü Gülzari Hazretleri’ne intisap eder. “İlim öğrenmek herMüslüman’a farzdır!” ikaz-ı nebevîsi fehvasınca, İskilipli meşhur âlimlerden olan Mekkeli Ömer Hocaefendi’denArapça, tefsir ve fıkıh ilimlerini tahsil eder ve bu arada da hıfzını tamamlar. Seyr-i sulûkünü hakkıyla ikmal eder ve yirmili yaşlarda Hüsnü Gülzari Hazretleri’nin halifesi olur. Ancak icazet almasına rağmen, şeyhi Hüsnü Gülzarî Efendi’nin ser-halifesi olan Fehmi Dede vefat edinceye kadar, ona hürmeten kendisini geri planda tutar, rabıta vermez.
O, tam bir peygamber aşığıdır. Bu aşkı dolayısıyla Mekke ve Medine’ye yaklaşık kırk kez hac ve umre ziyaretinde bulunur. Düğün gecesinin yaklaştığının malum oluşu ehlullahın özel hallerindendir malum. İbrahim İpek Efendi de, bu hal üzere şeyhi Hüsnü Gülzari Efendi’den devraldığı icazeti, Eyyüp Fatih Nurullah Efendi’ye emanet eder ve bu devir teslimden çok geçmeden dâr-ı bekaya göç eder. Hazret, düğün gecesine dek postta kalmış ve irşad vazifesini bihakkın ifa etmiştir.
İbrahim İpek Efendi uzun boylu, iri yapılı ve heybetlidir. Yolda yürürken herkesten yüksek görünür, parmağına yüzük takar, temizliğine çok dikkat ederdi. Geniş pantolon, gömlek ve üzerine yelek giyinirdi. Camiye ve sohbete giderken cübbeye niyâbeten pardösü giyinirdi. Sarık sarmak, misvak ve güzel koku kullanmak gibi sünnetlere de azami ihtimam gösterirdi.
Manevi Halleri Ve Rıza-yı Bârî’ye Olan Teveccühü
Bazılarınız belki bana kızacak ama yazının tümünü okuyun da ister kızın isterseniz kızmayın.
Ben altmış yaşını devirmiş biriyim. Saçlarımın bir kısmı döküldü büyük kısmı da ağardı. Onu da değirmende ağartmadık yani.. Mafile Teyze’min "sakalınız ağarsın" sözünü şimdi daha iyi anlıyorum. Aslında bize “yaşınız uzun olsun” demek istiyormuş.
Bilmiyorum sizin başınıza hiç geldi mi ama benim başıma birkaç defa geldi. Nerede İskilipli görsem doğal olarak “Öyle mi ben de İskilipliyim” demişimdir. Tamamında gördüğüm çok soğuk davranmaları olmuştur. Özellikle İskilip’in yerlisi denilen kesim. Kendilerini bir halt sandıklarından mıdır nedir hep soğuk davrandılar. Çok şükür bir ihtiyacım olup da onlardan bir şey talep etmiş değilim ama bu yaşıma kadar gördüğüm bu. Pardon yalan söylemiş olmayım bir defa işim düştü. Onu anlatmadan geçmeyeyim madem:
Kara Mehmet vardı.
Komşumuz, akrabamızdı.
Mehmet Zobuoğlu. Kimseye bir kötülüğü dokunmazdı.
Hasan Şen Kardeşim Mehmet Yağlı Hocamızla kısa bir video çekimi yapmış. Videoyu çeken Fehmi Yağlı Kardeşimiz. Hasan her zamanki esprili haliyle o günleri yad etmiş sağolsun. Aşağıdaki videoyu mutlaka izlemenizi öneririm. Hocamız köyümüzde uzun yıllar Hocalık yapmıştı. Namaz surelerini, Kuran okumayı o öğretti bize Allah razı olsun. Taa o zamanlar saçları dökük olduğundan olsa gerek hepimiz Kel Tıngır derdik kendisine. İnsanları lakapları ile anmamızın sebebi o şekilde daha kolay anımsandığı için. Bizim köyde özellikle eskilere Kel Tıngır deyince kimi kastettiğiniz hemen anlaşılır. Mehmet Yağlı Hoca deseniz o kadar etkili olmaz bence..
https://www.facebook.com/watch/?v=10154127075444098
BURAYI TIKLAYARAK VİDEOYU İZLEYEBİLİRSİNİZ
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!