Sevinçlerde var olan,
Hüzünlerde kaybolan,
Sendeki çaresizliği;
Çaresizliğinin içinde,
O umudu görüp de geldim,
Ben sendeki tutkuyu sevdim…
Bir sevda yeli var,
Şu başımda eser durur,
Yatağımda uykularım bölünür yar,
Hayalin gelir tam yüreğimden vurur…
Sağa sola döner dururum,
Ne çare ki uykum kaçar,
On altı kuzuya niye ahdettin,
Dağlıca dağlıca yine mahvettin.
Kanlı pusularda bizi kahrettin,
Dağlıca dağlıca utan dağlıca.
Duvar diplerinde ağlattın bizi,
Öyle bir zaman geçti ki,
Hem de göz açıp kapayıncaya kadar.
Hatırlıyor musun bir zamanlar,
Bekirli de ne güzeldi,
Meramız da ki o papatyalar.
Güneşin alnında öyle açardı ki,
Giden sevgilinin yokluğu,
İçine öyle dert olur ki,
Sert bir yumruk gibi gelir,
Şu yaralı yüreğine oturur…
Herkese dertte anlatılmaz ki,
O aşkın kahredici gücü,
Benim yari gam bürümüş,
Ayağını hep sürümüş,
Ak döşüne nem yürümüş,
Haber salmış gel gel diye.
Ödün vermiş bak özünden,
Şu karşı ki dağların çıksam yücelerine,
Hava dumanlı aman içim karardı bugün.
Kimseye görünmeden varsam yücelerine,
Yine hava dumanlı içim daraldı bugün.
Seyreylesem sılayı ben gözleyi gözleyi,
Mevsimlerden güz ayının sonları,
Karakış kapıya eğreti yaslanır,
Saatler gece yarısını gösterirken,
Yıldızlar kaybolup inine saklanır.
Bense hüzün yağmurları eşliğinde,
Bu ayrılığın acısını tadarken;
Mevsimlerden kara kış bir akşamüstü,
Gün çoktan kavuşmuş alaca karanlık düşer.
Irmağın öte yüzündeki Anavarza’nın üstüne
Eflatun bir gölge çöker,
Ardından efil efil bir yel eser.
Yıldızların kızaran yüzünü,
Bir hayal kırıklığında başlar,
Ansızın kapını çaldığında ayrılık,
Gönlüne kış çökmeye dursun,
İçinin acısı öyle çöker ki gönlüne,
Keşmekeş dertlerinle kahrolursun.
Artık acıların umarsız olur,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!