Her gün o yollarını ağlayarak gözledim,
Gece gündüz resmini okşayarak özledim,
Ellerden sevgimizi saklayarak gizledim,
Bir haber de vermedin gelmez ellerde misin?
O tatlı gülüşlerin dalıp giden gözlerin,
Ah aşk ah sen nelere kadirsin ki,
Senin bu kadar güçlü olduğunu inan bilmezdim.
Sabahın ilk ışıklarına kadar gözümü dahi kırpmadan,
Birbiri ardına yaktığım sigara izmaritleri ile dolu kül tablam.
Dağlara tepelere çıkıp da haykırası gelmedi mi kimsenin
Ya da içinizde sevdiğini,
O dağların başında bastığın her yerde,
Toprağında taşında sızlandığın dertte,
Şu güneşe baktığın gözündeki ferde;
Ben Mehmetçiğim dinle ben her yerde varım.
Dün gece seni uğurlarken gördüm,
Bir çocuk gibi umutlarımın ağladığını…
Yüzümde yama gibi duran,
Acı bir tebessümle,
Tepeden tırnağa buza kesip,
Şu yüreğimin dağlandığını…
Aşiretim sıcaktan kendini de üzünce,
Sıcaklar boğar aman göç yolunu düzünce,
Katar olur mayalar tozlu belde süzünce,
Andırın elleri de durağıdır Cerit’in.
Ağ yoldan geçer gider aşiretin çilesi,
Bahri Ahmerler vurulmuş gemilere el konmuş,
Elde kalan erzakları bin iki yüz elli tonmuş.
Kınalı yavrucakların hepten hayalleri donmuş,
Ülkülerine gem vurmuş Karadeniz de Mehmet’im.
Erzurum’dan bey hattına hücum demiş Enver paşa,
Türkülerin özünde insanlık onuru vardır,
O sazların kırık tellerinde,
Hümanistçe zor aşkları barındırır.
Ahtı vefayı anlatır nağmelerinde,
Var olmanın temel taşlarını hatırlatır,
Türküler oy türküler…
Sıradan pet şişeyi yeniden,
Dostluk adına yeşil ovada
Fotosentezin dayanılmaz güzelliği,
Apaçilerin barış çubuğunu,
Delerek yad etmek.
Frekanslardaki boyutları,
Aklıma geldi birden!
Uzun zamandır hiç bakmamıştım,
Albümdeki resimlere;
Ahhh...ahhh...!
Nasıl geçmiş o yıllar!
Nasıl,
İnsanoğlu ilk önce,
Kumdaki kristali buldu.
Daha sonra,
Sınırlı gelişen beyniyle,
Hayaline bir sordu.
Ölümsüzlük iksirinin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!